Skip to main content
Sayı 22 | Şubat 2014

“Biz Büyük Bir Aileyiz” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kamu Spotları

Bu yazıda, kamu spotlarının eğitici misyonu ve taşıdığı propaganda gücü bağlamında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın son dönemdeki kamu spotlarının incelemesi ve özellikle 2011’de Bakanlığın adının değişmesininin ardından farklılaşan politikalarla birlikte kamu spotlarında ön plana çıkan temaların tartışılması hedeflenmiştir. Kamu spotlarında temsil edilen aile yapısı, aile bireyleri ve ortak değerlerinin incelenmesi çalışmanın vurgu noktası olarak belirlendi. Yazıda, içerik analizi yapılan spotlardaki temsiller ve ortaklıklar üzerinden verilmek istenilen mesajlar ve görmezden gelinen noktalar tartışmaya açıldı.

“Her kürtaj bir Uludere’dir”, “Kız mıdır, kadın mıdır”, “Bir evli, bir bayan, çocuğu olan milletvekili kendisi ile ilgili bir organını nasıl böyle açıkça konuşabilir”, “İş işten geçmeden her ailede en az üç çocuk olmalı”, “Kızlı-erkekli kalıyorlar” ve benzeri cümleler nicedir hayatımızın vazgeçilmezleri arasında. Hemen her gün belli saat aralıklarında maruz kaldığımız ve artık doz aşımına uğradığımız Başbakan konuşmalarında ya da “siyasetin önde gelenlerinin” demeçlerinde kadının adı yok ama maalesef lafı çok. Kadın bedeni üzerinden söz üretme, polemik yaratma, söylem kurmaya çalışma ve her defasında cinsiyetçiliğin aynı soğuk duvarlarına çarpma egzersizleri bitmek tükenmek bilmiyor. Devletin kendi makbul vatandaşını yaratma azmi tükenmiyor ve makbul “kadın” vatandaşın rol ve görevleri tekrar tekrar hatırlatılıyor, haddini bilmeyenlere pekâlâ had bildiriliyor. Kadınların bedenlerine, yaşam biçimlerine, cinsel yönelimlerine dair müdahaleler elbette söylemle sınırlı kalmıyor, hükümet eylem planı ve politika adımlarının birer sonucu olarak çeşitli bakanlıkların projelerinde ve faaliyetlerinde karşımıza çıkabiliyor. Bu politikaların kamuya duyurulma araçlarından biri ve son dönemlerde en yaygını olan kamu spotları tam da bu bağlamda ayrı bir önem kazanıyor. Bu yazıda, kamu spotlarının eğitici misyonu ve taşıdığı propaganda gücü bağlamında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın son dönemdeki kamu spotlarını incelemeye ve özellikle 2011’de Bakanlığın adının değişmesininin ardından farklılaşan politikalarla birlikte kamu spotlarında ön plana çıkan temalara bakmaya çalıştık. Bakanlığın kamu spotlarında temsil edilen aile yapısı, aile bireyleri ve ortak değerlerinin incelenmesi çalışmanın vurgu noktası olarak belirlendi. İçerik analizi yapılan spotlardaki temsiller ve ortaklıklar üzerinden verilmek istenilen mesajlar ve görmezden gelinen noktalar tartışmaya açıldı.

Guy’a (2011) göre insanlık tarihinde kitle iletişimi öyle bir noktaya geldi ve öyle çok yaygınlaştı ki, küresel iletişim ağları bir bakımdan enformel yetişkin eğitimi sistemleri hâline geldi. Ancak, aslolan aracın mesaj olduğu ve aracı kontrol edenin mesajı da kontrol edeceği gerçekliği üzerinden düşündüğümüzde, iletişim araçlarını yöneten kişilerin aynı zamanda tercih ettikleri mesajları manipüle etme ve pekiştirme avantajlarını ellerinde tuttuklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla, kitle iletişim araçlarını elinde tutan muktedir grupların, güçlü küresel iletişim ağları oluşturabildikleri de göz önünde bulundurulduğunda, yaşadığımız dünya ile ilgili fikirlerimizi ve ilişkilerimizi etkileme gücüne sahip olduklarını söyleyebiliriz.

Kamu Spotunun Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Amerikan Ferderal İletişim Komisyonu[1] kamu spotunu şöyle tanımlar:

“Kamu spotu, lisans sahibine veya lisans sahibi ile ilişkili herhangi bir kuruluşa veya topluluğa herhangi bir karşılık (nakit para, mal veya hizmet, ayni ücret karşılığı, senet veya lehte muamele dahil) gerektirmeyen ve federal devlet veya yerel hükümetlerin programlarının, hizmetlerinin ve aktivitelerinin veya kâr amacı gütmeyen kurumların programlarının, hizmetlerinin ve aktivitelerinin tanıtımını yapan her tür duyuruya denir.”[2]a

Amerika’daki tanınmış kamu spotu dağıtıcı firmalarından Goodwill İletişim’in yöneticisi Bill Goodwill’in kamu spotunun tarihçesini anlattığı rapora göre, günümüzdeki anlamıyla kamu spotlarına en çok benzeyen mesajları ilk yayımlayan Amerikan hükümetidir. Rapora göre, İç Savaş sırasında devletin savaş için kaynak geliştirmek amacıyla gazeteler aracılığıyla hisse senetleri sattığı bilinmektedir. Dahası, bu yolla büyük miktarda kaynak geliştirildiğinden aslında ilk ticari amaçlı reklamların da önü açılmaktadır.

Kamu spotu sayılabilecek duyuruların bir başka örneğini ise ileriki yıllarda yine savaş vesilesiyle görmekteyiz. I. Dünya Savaşı yıllarında Amerika savaşa dahil olduğunda, Federal Committe of Public Information [Federal Halkla İlişkiler Komitesi] adı altında bir birim kurularak savaşa girme nedenleri üzerinden halkın desteğini almak için çalışmalar yapıldığı belirtilmektedir. Öte yandan, özellikle komite içerisindeki birimlerden resimli yayınlar yapan bölüm olan Division of Pictorial Publicity [Resimli Tanıtım Birimi], zamanın önemli çizerlerini bir araya toplayarak savaşı destekleyen posterler yaratmalarını sağlamıştır. Bunlardan en bilineni Uncle Sam Needs You posteri olmuştur. Buradaki en önemli noktalardan biri ise posterlerin tasarımından baskı ve yerleştirmesine kadar bütün emeğin ücretsiz olarak üretilmiş olmasıdır. Bu da bugünkü kamu spotu reklamları ile benzerlikler taşıdığını göstermektedir. Yine bu dönemde, Başkan Woodrow Wilson, başına dönemin önemli gazetecilerinden George Creel’i getirdiği ve savaş için önemli desteği sağlayacak olan Committee on Public Information [Halkla İlişkiler Komitesi] birimini kurar. Bu komite reklamcılık alanından da aldığı desteklerle önemli kampanyalar gerçekleştirir. Bu birimin en önemli yapıtlarından biri de şüphesiz görevleri kamuoyu sembollerini yurttaşlık amaçları doğrultusunda manipüle etmek olan tarihin ilk “halkla ilişkiler temsilcileri”ni yaratmış olmalarıdır. Bu bağlamda yine günümüzde devlet eliyle yapılan kamu spotlarının yapısına benzetilebilir. Sembollerin kullanılmasındaki önemli örneklerden bazıları 19. yüzyılın başlarında siyasi partilerin kamu desteği alabilmek için yarattıkları duyurulardır. Etkili asker-devlet adamı imajı ve kanatları olan, trompet çalan, müjde anlamı taşıyan kadın imajı bu duyurularda kullanılan sembollerden bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Rapora göre kullanılan bu semboller elbette ki kamunun dikkatini toplayan tek uyarıcılar değildi; ancak kamuoyunu biçimlendirmede önemli bir rolleri olduğu belirtilmektedir.

Kamu spotu reklamlarının daha resmi bir hâle gelmesi II. Dünya Savaşı sırasında olmuştur. Özellikle Office of War Information [Savaş İlişkileri Birimi] kurumunun resmi propaganda birimi olan War Advertising Council’ıin [Savaş Reklamcılığı Birimi] kurulması ve radyo yayınlarıyla birlikte reklam ajanslarının da katkılarıyla savaş için önemli miktarda kaynak geliştirilmiştir. Bu kampanyalardan en bilinenlerinden biri savaşa giden erkeklerin fabrikalardaki yerini doldurmaları için kadınlara çağrı yapan Rosie the Riveter olmuştur. Bu sayede altı milyon kadının erkeklerin yerine fabrikalarda istihdamı ve dolayısıyla savaş sırasında üretimin devamlılığının sağlanması hedeflenmiştir. Savaş sonrasında War Advertising Council değişerek Advertising Council adını almış ve 1950’lerden sonra televizyonun yaygınlaşması ile birlikte kamu spotları sadece işitsel değil aynı zamanda görsel olarak da sunulmaya başlanmıştır. Bu dönemde öne çıkan kamu spotu reklamlarından bazıları United Negro College Fonu’nun “A Mind is a Terrible Thing to Waste” adlı kampanyası, Amerikan Kanser Topluluğu’nun “Fight Cancer With a Checkup and a Check” kampanyası ve çevreyi korumaya dönük kampanyalar olarak karşımıza çıkar.

1980’lerle birlikte pek çok televizyon kanalı ya kamuya geçmiş ya da el değiştirmiş olduğundan, borçlar ve artan harcamalar doğrultusunda daha fazla kâr elde edilebilen alanlara yönelme görülmektedir. Bu doğrultuda yayın akışında kamusal reklamlardan çok  kanalın kendi tanıtımlarına ve pazar odaklı ticari reklamlara ağırlık verilmeye başlandığı belirtilir. Yine bu dönemde uyuşturucu ile ilgili kamu spotları dikkat çekmeye ve yaygınlaşmaya başlamış ve bu doğrultuda kamu spotları yapan The Advertising Media Partnership for Drug Free America [Uyuşturucudan Arınmış Bir Amerika İçin Medya Reklamcılık Ortaklığı] kurulmuş, bu alanda çalışmalar yürütmeye girişmiş ve kamu spotlarının etkinliği üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştır. Bu yıllarda karşımıza çıkan bir diğer yenilik ise 1983 yılında Entertainment Industries Council’in [Eğlence Endüstrisi Kurumu (EIC)] kurulmasıyla Hollywood starlarının kamu spotu reklamlarında yer almaya başlaması ve sosyal mesajların eğlence programları içerisine dahil edilmesi olmuştur.

Amerika’da Public Service Announcement [Kamu Hizmeti Duyuruları] olarak geçen kamu spotu reklamları, İngiltere’de de resmi olarak II. Dünya Savaşı yıllarından başlayarak Public Information Films [Kamusal Bilgi Filmleri] şeklinde karşımıza çıkar. Öte yandan İngiltere’de devlet eliyle yapılan filmlerin izini 1926’da o dönem devletin başında olan Muhafazakâr Parti tarafından, sömürgeler arası ticareti yüceltmek amacıyla kurulan Empire Marketing Board’a kadar sürmek mümkün. Dahası, bu kurulun altında 1927’de Stephen Tellants ve İngiltere’de belgesel filmin gelişmesine önemli katkıları olan John Grierson tarafından bir film birimi kurulmaktadır. Bu birim, İmparatorluk’la ilgili ekonomik ilişkileri tanıtmak ve İmparatorluğun politik ekonomisini ayakta tutmak amacıyla ürettikleri filmleri dağıtıma sokmuştur. Bu bağlamda film birimi, Muhafazakâr Parti’nin iki büyük savaş arasındaki dönemde sömürgeci amaçları doğrultusunda yeni bir İmparatorluk ekonomisi geliştirmesine yarayacak önemli bir rol üstlenmiştir. Bu dönemde Grierson’ın da etkisiyle ticaretin hızlı gelişimi, gemiler, fabrikalar, caddeler, planlar, kanallar, geçit törenleri, köprüler ve İmparatorluğu yüceltecek daha pek çok sinemasal malzeme kullanılarak “keşif ve sömürgeleştirme” temaları ön plana çıkarılmıştır. Böylelikle devletin politik ve ekonomik hedeflerine etkili bir şekilde ulaşması sağlanmıştır.[3]

Aynı dönemde, filmin eğitimsel anlamdaki önemi, reklam ve propaganda işlevleri tartışmaya açılmış ve filmlerin pedagojik amaçlar doğrultusunda coğrafya ve ekonomi derslerinde gösterilmek üzere okullarda dolaşıma sokulması sağlanmıştır. 1932’ye kadar devam eden Empire Marketing Board, küresel ölçekte bütün ülkeleri etkileyen yaklaşmakta olan Büyük Buhran’ın etkileri nedeniyle koruyucu önlemler alan Muhafazakâr Parti tarafından kapatılır; ancak sinemanın devlet tarafından kendi politik ekonomisini geliştirmek amacıyla doğrudan kullanımı bakımından hâlâ önemini korumaktadır.

İkinci Dünya Savaşı yıllarına geldiğimizde ise savaş dönemindeki Ministry of Information’ın [Haber Alma Bakanlığı] kapatılıp yerine 1946’da The Central Office of Information’ın [Haber Alma Merkez Birimi (COI)] kurulduğunu görüyoruz. Bu dönemden başlayarak günümüze kadar devam eden bilgilendirme amaçlı filmler sağlık, refah, eğitim ve haklar olmak üzere pek çok konuyu içerir. Dahası, karşıdan karşıya geçmek, nükleer bir saldırıda hayatta kalmak, sağlık ve güvenlik düzenlemelerini ihlal etmek bu filmlere örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye Tarihinden Kamu Spotuna Örnek Girişimler

Cumhuriyet tarihine baktığımızda, radyo hizmetinden başlayarak hayatımıza giren medya tekelinin hükümette olması, özellikle savaş dönemlerinde medyanın propaganda aracı olarak kullanılmasını olanaklı kılmıştır. Örneğin 4 Şubat 1924 tarihinde çıkarılan telgraf ve telefon kanununda radyo hizmetlerinin tekelinin hükümete ait olduğu belirtilmiştir. 1926 yılından başlayarak yayın yapmayla ilgili özel teşebbüs girişimleri olsa da bu girişimler çeşitli sözleşmelerle pek çok koşula bağlanmıştır.[4] Tüm dünyada etkisini gösteren Büyük Buhran sebebiyle ise, 1936’da özel girişimler yetkilerini tümden devlete devretmiş ve bu yıllardan itibaren devletin kendini her alanda görünür kılması radyoyu da içine almıştır.[5]

İkinci Dünya Savaşı yıllarına geldiğimizde ise Türkiye’de de radyoya ayrı bir önem verildiğini, savaş koşullarının dayatması başta olmak üzere siyasi iktidarın tek parti ideolojisi ile radyo yayınları üzerinde tam bir egemenlik kurarak yetkilerini artırdığını, kendi iktidarına ters düşen yayınlara sansür uyguladığını ve radyoyu kendi amaçları doğultusunda kullandığını görmekteyiz.  Öte yandan 1946 yılına gelindiğinde çok partili yaşama geçiş ve savaşın sona ermesiyle birlikte yayıncılıkta da birtakım değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Her ne kadar çok partili yaşama geçildiyse de siyasi iktidar radyo üzerindeki denetimini gevşetmekle birlikte kendi amaçları dışına çıkmasına izin vermemiştir. Aynı dönemde yine Demokrat Parti’nin radyoyu partizanca kullanması, 27 Mayıs döneminde ise hem DP’nin hem de askeri yönetimin radyoyu denetimleri altında tutması gibi uygulamalardan söz etmek mümkündür.

1960’lı yıllarda ise TRT’nin kurulması ve televizyonun kullanımı ile birlikte başlayan eğitim amaçlı denemeler Türkiye’de kamu spotuna benzer ilk örnekler olarak karşımıza çıkar. Bu eğitim yayınları denemeleri Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılır. Ayrıca 1952’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde uygulama yayını olarak başlatılan istasyonun olduğu bilinmekle birlikte eğitimle ilgili ilk televizyon yayınları 1968 yılında Ankara Televizyonu’ndaki deneme yayınlarıyla başlamıştır.

1970’lerin sonu ve 80’ler denildiğinde ise ilk akla gelen kamu spotlarının başında TRT’nin çektiği eğitici filmlerden Bay Yanlış ve Doğru Ahmet ve Bir Alışveriş Bir Fiş gelmektedir. Genellikle çevre bilinci, trafik kuralları, aşının faydaları, alışverişin esasları ve vergi yükümlülükleri gibi temaların işlendiği bu yıllardaki spotların genel misyonu vatandaşı bilinçlendirmektir. Örneğin “Yanlışsın Bay Yanlış” repliği ile akıllarda yer eden Bay Yanlış ve Doğru Ahmet spotunda sürekli hatalar yapan, “bilgisiz”, “cahil” olarak temsil edilen yaşlı bir adam ve ona doğruları “öğreten” torunu yer almaktadır. Aradaki yaş farkı eğitimli yeni neslin “cahil” eski kuşağı bilinçlendirme sorumluluğu aldığını göstermekte, değişen ve farklılaşan kuşakları temsil etmektedir. Başrollerde komedi filmlerinin ünlü oyuncuları Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın yer aldığı bir dizi spotta ise doğru alışverişin esasları, vergi yükümlülükleri, aşının önemi konuları işlenir. Bu yıllardaki spotlara bakıldığında günümüzdeki örneklerden farklı olarak genel anlamda ironik bir üslubun tercih edildiği, esprili skeçlerin kullanıldığı ve sempatik karakterlere yer verildiği görülür.

Günümüzde Kamu Spotu Nedir? Yasal Düzenlemeler Nelerdir?

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından 8 Ağustos 2012 tarihinde yayımlanan Kamu Spotları Yönergesi’nin 3(b) maddesine göre kamu spotu “kamu kurum ve kuruluşları ile dernek ve vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanan veya hazırlatılan ve Üst Kurul tarafından yayınlanmasında kamu yararı olduğuna karar verilen bilgilendirici ve eğitici nitelikteki film ve sesler ile alt bantları” anlamına gelir[6]. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun’un, 10(5) maddesi gereğince Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından tavsiye edilen kamu hizmeti duyuruları ücretsiz yayımlanır ve reklam gelirlerine dahil edilmez.

Yönergeye göre kamu spotları, ancak toplumu ilgilendiren ve yayımlanmasında kamu yararı bulunan olay ve gelişmelere ilişkin konularda hazırlanır. Başvuru yapan kuruluşlar, hazırladıkları spotlarda belirtilen konu dışında kendi faaliyetlerinin tanıtımını yapamaz. Ayrıca, spot başvurusu yapacak olan kurum ve kuruluşlar için, bir takvim yılı içinde, zorunlu hâller dışında, en fazla 3 (üç) kamu spotu tavsiye kararı alınır. Prodüksiyon kalitesi Üst Kurulca yetersiz bulunan kamu spotları ise iade edilir. Yönergede ayrıca kamu spotlarında siyasi parti logolarına ve siyasi figürlere yer verilemeyeceği ifade edilir.

Yine aynı Yönerge’nin 6(1) maddesine göre “Kamu spotları film veya ses şeklinde hiçbir şekilde 45 saniyeyi, alt bant şeklinde ise hiçbir şekilde 10 saniyeyi geçemez”.  Ancak 2011 ve 2012 yıllarında yapılan değişikliklerle, çeşitli bakanlıkların hazırladığı kamu spotlarının medya kanalları tarafından prime-time dilimine denk gelen 17.00-22.00 saatleri arasında ücretsiz yayımlanması zorunlu tutulmuştur.[7] Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı düzenlemelerin yapıldığı bakanlıklardır.[8]

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nın (TÜSEV) Sivil Toplum İzleme Raporu 2012’de yer alan “Kamu Spotu ve STK’lar –Vaka Analizi” başlıklı inceleme çalışmasında belirtilen verilere göre, 2012 yılında Üst Kurul’a 183 adet kamu spotu başvurusu yapılmıştır[9]. Bu kamu spotu başvurularından 148 tanesi kabul edilirken 34 tanesi reddedilmiştir. Ayrıca 2012 yılı içinde dernek ve vakıflar 78 kamu spotu başvurusu yaparken, bunların 56’sının kabul edildiği belirtilmektedir. Kamu kurumlarının yaptığı 83 başvurunun ise 72 tanesinin kabul edildiği ifade edilmektedir. İzleme Raporu kapsamında görüşülen STK’lardan RTÜK’ün kamu spotu olarak yayımlanmasını uygun görerek tavsiye ettiği spotları TV kanallarında ücretsiz yayımlatma imkânı bulan bazıları, filmlerinin ancak 02.00-04.00 saatleri gibi izleyici yoğunluğunun düşük olduğu saatlerde yayımlandığını belirtmektedir. Raporda, kanalların STK’lardan kamu spotlarının geniş seyirci kitlelerine ulaştığı saatlerde gösterimi için ücret talep ettiği, ticari amaçlı reklam fiyatlarına kıyasla indirim yapılsa da bu tutarların STK’lar için oldukça yüksek olduğu ifade edilmektedir. Raporda ayrıca bazı STK’ların kamu spotu başvurularının reddedildiği belirtilmektedir. Örneğin yolsuzlukla mücadele alanında faaliyet gösteren bir STK’nın 2011 yılında yaptığı başvuruya Üst Kurul’un gerekçe belirtmeyen bir yazıyla ret cevabı verdiği ifade edilmektedir. Olumsuz yanıt alan STK’lar arasında dikkat çeken ve basında da yer bulan tartışmalardan bir tanesi ise 2011 yılında Mor Çatı Vakfı ile 17 kadın örgütünün 25 Kasım Uluslararası Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle televizyon kanallarında yayımlanması için çektiği Kadına Şiddete Karşı 3 Film[10] başvurularıdır. Söz konusu filmler “toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı” olduğu gerekçesiyle RTÜK tarafından reddedilmiştir.[11]  RTÜK’ün karar gerekçesinde spot filmde geçen “erkekler ağlamaz, ağlatır” gibi ifadelerin erkeklerin tümünü kapsayan ve genellemeler içeren ifadeler olması sebebiyle toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı olduğu belirtilmektedir. Bu karara karşı Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın yapmış olduğu basın açıklamasında ise “Kadına şiddetten bol bol söz edin ama bunu kimin yaptığına gelince sakın ağzınızı açmayın, erkekleri işaret etmeyin!” denilmekte ve RTÜK’ün ikiyüzlü tutumu eleştirilmektedir.[12]

Kamu Spotlarına Dair İstatistiki Veriler (2012-2013 Dönemi)

Campaign Türkiye dergisinin Nisan 2013 sayısında yer alan bir araştırmada Türkiye’deki kamu spotlarına dair Nielsen Media Research, Medya Takip Merkezi ve DORInsight ajansları tarafından derlenen veriler yer almaktadır.[13] Nielsen’in araştırmasına göre son bir yılda kamu spotlarında ciddi bir artış söz konusudur.[14] Son bir yıl içinde TV kanallarında yayımlanan kamu spotlarını incelemeye alan Medya Takip Merkezi (MTM) araştırmasına göre ise Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı “Sigarayı Bırakma Kampanyası” son bir yılda ekranlarda en sık yer alan kamu spotu olmuştur.[15] Dergide ayrıca DORInsight’ın 8-13 Mart 2013 tarihlerinde gerçekleştirdiği araştırmaya yer veriliyor. 70 ilden 18 yaş ve üzeri 1.124 kişinin katıldığı araştırmada katılanların neredeyse tamamı TV’de veya radyoda kamu spotuna denk geldiğini belirtiyor. Araştırmaya katılanları çoğu kamu spotlarındaki bilgilerin faydalı olduğuna inanıyor ve kamu spotlarını yaratıcı buluyor. Marketing Türkiye’nin Eylül 2013 tarihli sayısında yer alan Canan Eseler imzalı haberde ise Xsights Araştırma ve Danışmanlık Merkezi’nin “Kamu Spotları Değerlendirmesi” konulu araştırması ve bu araştırmaya istinaden sektör profesyonelleri olarak anılan kimi ajans yetkilileri ile yapılan kısa röportajlar yer alıyor[16].  2-6 Eylül 2013 tarihlerinde online sistemle gerçekleştirilen araştırma Ankara, İstanbul ve İzmir’den 250 kişinin katılımı ile gerçekleşiyor. Yukarıda bahsi geçen DORInsight’ın Nisan 2013 tarihinde ulaştığı verilerle benzer sonuçlara ulaşan bu araştırmada da en beğenilen kamu spotları Sağlık Bakanlığı’na ait sigarayı bırakma kampanyası kapsamında hazırlanan spot film olarak belirtiliyor. Araştırma verilerine göre çalışmaya katılanların oldukça yüksek bir oranı kamu spotlarını etkili bulmakta ve genel olarak beğenmektedir. Bununla beraber sektörden yetkili isimler ise aksi yönde görüşler beyan etmektedirler. Filmlerin özellikle teknik ve estetik seviye anlamında oldukça kalitesiz ürünler olarak hazırlanmakta olması, toplumun sadece olumsuz yönlerine vurgu yapması, ajitatif bir aksiyonun ağırlık kazanması, korkutucu görüntüler ve yukarıdan bakan bir anlayışın dile hâkim olması eleştirilen noktalar arasındadır. İnsanları korkutmaya ve baskı altına almaya yönelik “devlet dili” ve devlet “propagandası” bu filmlerin ortak özellikleri olarak ele alınmakta ve filmler yaratıcılıktan uzak, etki gücü zayıf çalışmalar olarak değerlendirilmektedir.

Kamu Spotlarının Etkinlikleri Üzerine

Yukarıdaki tartışmalarda da görüldüğü gibi tarihsel bağlamda kamu spotlarının çıkışı daha çok propaganda amaçlı olsa da hem neoliberalizmle birlikte reklamcılığın her alanda gelişmesi hem de devletin etkisini artırmak istemesi amacıyla günümüzde kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Bu bağlamda kullanımı gittikçe artan bu spotların insanlar üzerindeki etkilerine bakmak yerinde olacaktır.

Atkin’e (2001) göre, kamusal medya kampanyalarının etkinliğini değerlendiren çalışma literatürü ikiye ayrılır. İlk yaklaşım medyanın çeşitli amaçlar doğrultusunda insanları etkileme gücünün etkisiz olduğuna dayanmakta iken, ikinci yaklaşım medyanın, özellikle tasarımı düzgün yapılmış ve etkileri yorumlanmışsa, potansiyel olarak etki gücünün olduğunu savunmaktadır. Her ne kadar bu etki çok güçlü değilse de ve davranışsal çıktıları sınırlı ise de, ikinci gruptaki araştırmacılar medyanın etki gücünü artırmayı ve önündeki engelleri kaldırmayı amaçlayan çalışmalar yapmışlardır. Sağlıkla ilgili olan yüzden fazla kamu spotu araştırmasına baktığı incelemede Atkin (2001) önemli sonuçları özetlemektedir. Buna göre, kamu spotu kampanya araştırmalarının çoğunluğunda, kişilerin sağlık davranışlarının değişmesinde medyanın doğrudan etkilerinin sınırlı olduğu görülmektedir. Örneğin 48 kamu spotunun incelendiği bir meta analizde, 170.000 katılımcının verdiği cevaplara bakıldığında, medyanın davranış değişikliğindeki rolünün %5 ile %10 arasında olduğu görülmektedir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Aile Değerlerinin Korunmasında Medyanın Rolü Eylem Planı incelendiğinde ise televizyon başta olmak üzere medyanın yüksek etkileyici gücünün olduğuna dikkat çekildiği görülmektedir. Bu eylem planı ile “medyanın kadının ve aile içi ilişkilerin güçlendirilmesiyle aile değerlerinin korunmasındaki rolü ve etkisini artırmak” hedeflenmektedir. Bu bağlamda eylem planının hazırlık aşamasında Türkiye’de yapılan birtakım araştırmalara değinilmektedir. Örneğin Medya Profesyonellerinin ve Medyanın Aile Algısı Araştırması’na göre katılımcıların %76’sı medyanın aile değerleri üzerinde etkili olduğunu düşünmektedir. Eylem planının hedeflerine baktığımızda, “aile değerlerinin korunmasına yönelik ve Türk aile yapısına uygun medya çalışmalarında artış sağlamak, medya kuruluşları ile işbirliği içinde aileye ilişkin işbirliği alanları oluşturmak, toplumun kültürel değerlerini yarıştıran ve yozlaştıran yazılı ve görsel medya karşısında etik değerler ve kriterleri benimseyen mekanizmalar oluşturmak ve medyada kadın-erkek fırsat eşitliği için elverişli ortam ve stratejiler geliştirmek” gibi hedefler göze çarpmaktadır. [17]

Kamu spotlarının misyonu, etki gücü, üslubu ve içeriği kadar tartışılan bir diğer önemli nokta ise oluşturduğu ekonomik pazardır. Son yıllarda özellikle prime-time kuşağında ücretsiz yayımlanan bu spotların maliyeti çeşitli tartışmalara konu oluyor. Spotların hangi reklam ajansları tarafından çekildiği, spotlarda yer alan ünlü isimlere ödenen meblağlar ve maliyetlerin hangi kaynaklardan karşılandığına dair kamuoyuna sunulan somut veriler olmamakla beraber özellikle 2013 yılında Spor Bakanlığı’na sunulan bir soru önergesi ve bu önergeye Bakanlığın verdiği yanıt, söz konusu pazarın büyüklüğü ve kamuya maliyeti konusunda ciddi içerimler taşımakta.  Önergeye verilen cevapta Bakanlığın sadece tek bir kamu spotu için 50.740 TL ödeme yaptığı belirtilmektedir.[18]

Kamu Spotları Analizi Örneği: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

Önceleri “Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı” olarak faaliyet gösteren Bakanlık 2011’de yapılan değişiklikle yeniden yapılandırılmış; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü’nün faaliyetleri sonlandırılarak “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı”na devredilmiştir. Böylece Bakanlığın adında yer alan “kadın” silinerek vurgu aile ve sosyal politikalara yöneltilmiştir. İsimde yapılan değişiklik manidardır; zira kadınların hayatın her alanında eşit ve tam katılımını sağlayacak, birer birey olarak haklarını gözetecek resmi bir mekanizma yok edilmiş, yerine kadını yalnızca aile içinde konumlandıran bir yapılandırmaya gidilmiştir. Kadın örgütleri ve farklı kesimlerden feministlerin değişikliğe itirazları, söz konusu değişikliğin halihazırdaki kadın erkek eşitsizliğini daha da körükleyeceği ve kadınların ikincil konumunu pekiştireceği yönündeki uyarıları ise dikkate alınmamış, yapılan itirazlar Başbakan tarafından “teferruat” olarak nitelendirilmiştir.[19]

Bakanlığın 2013-2017 Stratejik Plan raporuna bakıldığında ise değişikliğin bir “teferruat” olmadığı, aksine değişen vizyonun altının çizilmekte olduğu görülmektedir. Raporda “çocuk, aile, engelli, yaşlı ve kadın” sıralaması ile belirlenen ihtiyaç grupları dikkat çekmektedir:

Bakanlığımızın sunduğu hizmetlerde Bakanımızın göreve geldiği günden bugüne büyük aşamalar kaydedilmiştir. Bunlardan en önemlisi hizmet sunumundaki vizyon değişikliğidir. Küreselleşmeyle birlikte artık dünyadaki sosyal devlet anlayışı ve sosyal hizmet ve yardım kavramı oldukça farklı bir içerik kazanmıştır. Öyle ki, her geçen gün yeni ihtiyaç grupları ortaya çıkmakta, bu ihtiyaç gruplarına yönelik yeni kurumsal ve bireysel modeller geliştirmek zaruri hale gelmektedir. Bu çerçevede çocuğa, aileye, engelliye, yaşlıya, kadına, ayrıca gazilerimize ve şehit yakınlarına yönelik hizmetlerimizde ciddi açılımlar gerçekleştirilmiştir.

Bakanlığın 2013-2017 Stratejik Planı’ında ayrıca “hizmet sunumundaki değişen vizyonla” bağlantılı olarak eğitim, toplantı, seminer, çalıştay, süreli/süresiz yayınlar vb. faaliyetlerin yanı sıra kamu spotu/film projeleri aracılığıyla  “kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakını ve gazilerin haklarının korunmasına, fırsat ve imkanlardan eşit şekilde yararlanmasına ilişkin toplumsal bilinci yükseltmek” hedefinden bahsedilmektedir.

İncelemenin Yöntemine Dair

Bu çalışmada temel olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı’nda yer alan kamu spotları incelenmiştir. Bakanlığa ait kamu spotlarında öne çıkan temaları daha iyi anlamak ve nitel bir çalışma yürütmek hedefiyle burada yer alan kamu spotları birden fazla kez izlenmiştir. Elde olan veriyi açıklamak yerine anlamayı ve tartışmaya açmayı hedefleyen çalışma bu nedenle nitel araştırma deseni kullanılarak yapılmıştır. Çalışma kapsamında toplam 40 adet kamu spotu izlenmiş, ancak bunlardan 8 projeye ait kamu spotları araştırmanın amaçlarına uygun görülmüş ve derinlemesine incelemeye tabi tutulmuştur. Ancak bazı projelerin birden fazla spotu yayımlamış olması nedeniyle toplamda 17 kamu spotu analiz edilmiştir. Bu doğrultuda Biz Büyük Bir Aileyiz, Aile Olmak, Bayram Kamu Spotu, Aile Kredisi, Güvenli İnternet, Sarılma, Damla ve ayrıca Bakanlığın destek olduğu Zeytinburnu Belediyesi ve Kült Kültür Toplum ve Aile Derneği ile ortak yapılan 8 Mart 8 Kadın projesi kapsamındaki kamu spotları incelenmiştir. İlk olarak iki araştırmacı tarafından ayrı ayrı izlenen kamu spotları, daha sonra ortaklaşmak amacıyla birlikte tekrar izlenerek nihai temalar oluşturulmuştur. İçerik analizi doğrultusunda “Biz Büyük Bir Aileyiz”, “Yalnız Değilsin Ayşe!” ve “Aramıza Bir Şey Giremez Bizim” olmak üzere üç temel başlık belirlenmiş ve spotlardaki aileye, kadına ve milliyetçi değerlere yönelik vurgu tartışmaya açılmıştır.

“Biz Büyük Bir Aileyiz”

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı lansman filmi olarak tanıtılan “Biz Büyük Bir Aileyiz”[20], karanlık kör bir labirentte elinde oyuncak ayısıyla yol almakta olan küçük bir kız çocuğu ile başlıyor. Labirentler arasında ürkek adımlarla ilerleyen çocuğa eşlik eden ağır gitar melodisi ve gök gürültüsü efekti ise “yalnızlık” ve “korku” hislerini açığa vuruyor. Çocuk biraz daha ilerlediğinde duvarda bir yansıma görüyor: “Huzurlu” bir akşam sofrası sahnesi. Merkezde yaşlı bir kadın var, kadının yanağına öpücük kondurduğu sofraya yemek taşıyan genç bir kız, bir yanında baba ve küçük bir çocuk, onların tam karşısında ayakta duran ve masaya yemek taşıyan yetişkin bir kadın. Sofrada türlü yemekler ve içecekler dikkat çekiyor, çekirdek aile ve ailenin büyüğü olarak büyükanne masanın etrafındaki yerlerini almışlar. Bu “aydınlık” sahneyi gören başroldeki çocuğun yüzünde bir tebessüm beliriyor.

Fotoğraf 1: Biz Büyük Bir Aileyiz Kamu Spotu

Fotoğraf 1’de de görüldüğü üzere çocuğun hayalindeki aile, büyükanneyi de kapsayan geniş bir ailedir. Sofranın zenginliği ve ayrıca sofrayı kurmakta olan annenin ve kız çocuğunun geleneksel rolleri de ayrıca dikkat çekicidir. Filmin ikinci sahnesinde ise labirentte bu sefer tekerlekli sandelyede bir delikanlı görünür, duygusal müzik devam etmektedir. Tıpkı kız çocuğunda olduğu gibi engelli delikanlının da yüzünde “tedirginlik”, “hüzün” ve “korku” ifadeleri sezilir. Onun hayalinde ise bir mezuniyet sahnesi canlanır. Tekerlekli sandelyedeki delikanlı cübbesini giymiş, sevincini yanındaki “engelli olmayan” arkadaşları ve ailesiyle paylaşmaktadır. Kamera delikanlının yüzündeki belli belirsiz “özlem” duygusunu aldıktan sonra labirentin başka bir aralığına yönelir. Bu sefer kucağında bir bebekle genç bir kadını korkuyla yürürken görürüz. Duvara yansıyan görüntüde kadının kucağındaki bebek büyümüş ve okula başlamıştır, genç kadın da şefkat ve sevinçle öptüğü çocuğunu okula uğurlamaktadır. Bir sonraki sahnede ise yakasında gazi madalyası olan, koltuğunun altındaki bastonla yürüyen genç bir adam görünür. Onun hayalindeki görüntüde ise genç adam damat kılığında, yanındaki gelinle birlikte oldukça şık bir düğün salonunun önünde poz vermektedir. Bir diğer sahnede ise bu sefer elinde bastonuyla ağır aksak yürüyen yaşlı bir kadını görürüz. Duvardaki yansımada ise piknik yapmakta olan bir çift ve yaşlı kadına doğru kollarını açarak koşmakta olan küçük bir oğlan çocuğu görünür. Yaşlı kadın da sevinçle kollarını ona doğru koşmakta olan çocuğa açmıştır. En son sahnede ise tek tek hayallerine tanık olduğumuz bu karakterler sırayla kameraya yansır, kırmızı bir kurdele ekranda gördüğümüz karakterlerin etrafını sarmaya başlar, müzikteki hüzün yerini neşeye bırakırken karakterlerin yüzü de gülümsemeye başlar. Ardından hep birlikte yürümeye başlarlar ve labirent bir anda yok olur, yerini aydınlık ve yemyeşil bir alan alır. Hayallerinde gördükleri herkes oradadır. Kalabalık, sevinçle filmdeki karakterlere doğru yönelir. Son olarak üst ses devreye girer, yumuşak bir ses tonuyla bir erkek şöyle der: “Kimsenin kaybolmasına izin vermeyiz, çünkü biz büyük bir aileyiz”. Kırmızı kurdele Bakanlığın logosuna dönüşürken en son karede Bakanlığın ismi ve “biz büyük bir aileyiz” yazısı yer alır.

Fotoğraf 2: Biz Büyük Bir Aileyiz Kamu Spotu

Bu tanıtım filmi Bakanlığın misyon ve vizyonuyla örtüşür şekilde, “risk grubu” olarak tanımladığı çocuk, yaşlı, engelli, gazi ve kadınların Bakanlık çatısı altında sahiplenildiğini ve bu kişilere yönelik politikalar yürütüleceğini -fondaki müziğin değişmesinden de anlaşılabileceği üzere- müjdelemektedir. Bakanlık faaliyet raporunda söz konusu lansman filminin amacı “aile bütünlüğünü korumak, ailenin gücü ve önemine dikkat çekmek, bu konuda farkındalık ve bilinç oluşturmak” şeklinde belirtilmiştir. Filmde görüldügü üzere karakterlerin her biri için aile tek çözüm şeklinde sunulmaktadır. Yolunu kaybeden küçük bir kız, engelli bir delikanlı, yaşlı bir kadın, genç bir savaş gazisi, genç ve yalnız bir anne olarak sunulan ve Bakanlığa göre “risk grubu” olarak tanımlanan tüm bu karakterlerin acılarının ve yalnızlıklarının dineceği tek yer ailedir. Filmde vurgulanan “aile” ayrıca ikinci bir anlam da taşır; bireylerin içinde yaşayacağı çekirdek ya da geniş ailelenin yanı sıra devletin kendisi de tüm kurumları ile birlikte bizzat “aile” olarak bireylerin hayatında yer aldığını ve onları koruma, kollama görevini üstlendiğini belirtmektedir. Özetle filmde tüm karakterlerin ortak hayali ve özlemini duyduğu şey “sıcak, mutlu ve geniş bir aile” şeklinde resmedilmektedir ve devletin de bu ailenin bir parçası olduğu ima edilir.

Peki devlet bu aile için ne yapmaktadır? “Risk grubu olarak tanımladığı ve politikaların geliştirilmesini öngördüğü bireylere yönelik ne gibi hizmetler sunacaktır?” diye sorduğumuzda bu tanıtım filminden bir yanıt alamayız. Kısacası kamu spotu niyetine hazırlanan ve Bakanlığın tanıtımını yapmayı hedefleyen bu spot, toplumun hemen her kesiminden bireylerin aile özlemine yönelik bir hayali sunarken, devletin bu noktada sunacağı hizmetleri ya da sorumluluklarını belirtmemektedir. Tam da bu noktada feminizmin aile eleştirisine kulak vermek oldukça değerlidir. Neredeyse tüm feminist kuramlar açısından ailenin baskı ve sömürü aracı olarak işleyişi, aile içi güç ilişkileri, evdeki işbölümü ve bakım işlerinin nasıl paylaşıldığı başta olmak üzere ailenin bireylere yüklediği anlamlar ve sorumluluklar tartışma konusu olmuş ve aile ataerkinin yeniden üretildiği bir alan olarak tartışmaya açılmıştır. Koruyu ve kollayıcı olarak çizilen ailelerin yarattığı baskı mekanizmaları, örneğin namus adı altında aile üyelerine yönelik işlenen cinayetler ve kadın cinayetlerinin en yüksek oranda aile fertleri tarafından işlendiği göz önünde bulundurulduğunda, aileyi yücelten her türlü politikanın tekrar düşünülmesi ve ne derece bireylerin yararına olduğunun tartışılması gerekir. Ayrıca söz konusu kamu spotunda “kimsenin kaybolmasına izin vermeyiz” denilirken kimlerin Bakanlığın çatısı altına alındığı, hangi karakterlerin ön plana çıktığı, kimlerin bu filmde yer almadığı da önemli tartışma noktalarındandır. Örneğin Bakanlığın birincil politika ve faaliyet alanlarından birisi olan çocuklar düşünüldüğünde filmde yer alan kız çocuğu oldukça önemlidir. Labirentte yolunu kaybeden kız çocuğu Bakanlığın korumakla yükümlü olduğu kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklardan, sokaklarda yaşayan çocuklardan, uyuşturucu bağımlısı, zorla alıkonulan ya da zorla çalıştırılan çocuklardan, asgari ücretin altında ücretlerle güvencesiz çalıştırılan çocuklardan, zorla evlendirilen, zorla eğitimden uzaklaştırılan çocuklardan oldukça farklıdır. Labirentte elindeki oyuncak ayısı ile kaybolan ve duvardaki yansımada ailesini bulan bu kız çocuğunun neden o labirente düştüğü bile anlaşılamamaktadır. Kılık kıyafetinden, elindeki oyuncak ayısından anlaşılabileceği üzere çocuğun sınıfsal olarak “risk grubu” olarak tanımlanan çocuklardan farklı olduğu görülmektedir. Dolayısıyla risk grubu diye tanımlanan ve Bakanlığın politikalar geliştirmesi beklenen çocukları ne ölçüde temsil ettiği şüphelidir.

Bununla beraber filmde “kaybolmasına izin verilmeyecek” ve “büyük bir ailenin” parçası olanlar arasında kimler yok diye bakıldığında karşımıza çıkan liste oldukça kabarık görünmektedir. Nefret suçları mağduru LGBTQİ bireylerini, seks işçilerini, güvencesiz çalışan ya da eşitsiz iş koşullarında çalışan çocuklu ve/veya çocuksuz kadınları, erkekleri, üniversite öğrencilerini, sınıf ve ırk ayrımcılığına maruz kalan, zorla göç ettirilen ve ülkedeki savaşın bir sonucu olarak sosyal, kültürel ve ekonomik haklarından mahrum bırakılan bireyleri de yine film içerisinde görememekteyiz. Tabii bu noktada hedeflerde belirtildiği üzere zaten “aile bütünlüğünü korumak, ailenin gücü ve önemine dikkat çekmek” amacıyla hazırlanan bir filmde “aile bütünlüğü” adına mevcudiyetleri zaten bir tehdit olarak algılanan LGBTQİ bireyler ya da seks işçilerini bu filmde görmeyi beklemek gerçekçi olmayacaktır. Yine de filmin sonunda seslendirildiği üzere “kimsenin kaybolmasına izin vermeyiz” denilirken sahiplenilen ve Bakanlığın kanatları altına alınan kesimlerin yeterince geniş bir kesimi kapsamadığının da altını çizmemiz gerekir.

Bir diğer kamu spotu olan Aile Olmak[21] projesinin tanıtım filminin nostaljik fotoğraf çerçeveleri içerisinde sunulan hedeflerine baktığımızda da hem üst ses metninin hem de sunuşun Fotoğraf 3’te de görüldüğü gibi kalabalık ve geleneksel aile yapısına bir özlemi çağrıştırdığını görmekteyiz.

Fotoğraf 3: Aile Olmak Kamu Spotu

Bakanlık eylem planında da olduğu gibi ailenin güçlendirilmesi birincil hedeflerden biri olarak karşımıza çıkar. Öte yandan aile kavramına “toplumları ayakta tutma” ve “toplumun ekonomik, sosyal ve insani kalkınmasına katkıda bulunma” ve “değer üretme” gibi oldukça önemli görevler yüklenmektedir. Üst ses metnine baktığımızda görüldüğü gibi, bütünleyici politikalarla ailenin güçlendirileceği ve Bakanlığın öncelikle bu konuda faaliyetlerde bulunacağı belirtilmektedir:

“Kadim doğruları göz ardı etmeden, yeni yüzyılda yeni şeyler söylemek gerek. Bir ayağımızla köklere sıkı sıkı tutunarak diğer ayağımızla yeryüzünü dolanıp yeni şeylerle büyüyüp gelişmek gerek.. Ve yeni şeyler söylemeye de aileden başlamak gerek. […] Toplumun en temel birimi olan ailenin güçlendirilmesi amacıyla bütünleyici politikalar belirlenilmesi ve bunların, kamu, özel sektör, üniversiteler, ve STK uygulamalarıyla yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duyuluyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak bütüncül bir yaklaşımla, toplumları ayakta tutan aile kavramına dikkat çekmek ve aile kavramı üzerinden daha fazla değer üretilmesini sağlamak için bu projeyi hayata geçirdik. Amacımız, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde toplumun ekonomik, sosyal ve insani kalkınmasında ailenin önleyici, destekleyici, güçlendirici rolünün artırılması ve “aile olmak” bağının kuvvetlendirilmesi. Hepsinden önemlisi bu bağı yeni nesile, yeni bir dille aktarmak gereği… Aile dostu politikalar üretilmesi için önceliklerimiz; […] Artık bütün Türkiye büyük bir aile olmanın ayrıcalığını hissedecek.”

Başbakan’ın üç çocuk, beş çocuk söylemlerini dilinden düşürmediği ve böyle bir aile yapısını makbul gösterdiği düşünülürse spotta köklerinden büyüyüp gelişen bir ailenin öne çıkarılması, bu temsilin fotoğraflarla da desteklenmesi önemlidir. Bu projenin lansmanının gerçekleştiği sergiye kendi ailesinin fotoğrafını asan Başbakan, açılışta yaptığı konuşmada “Muhafazakâr, demokrat bir kimliğe sahip olarak bizim partimizin hedefinde aile vardır, düzenli, güçlü aile” diyerek hükümet politikalarıyla Bakanlık proje ve spotlarının iç içeliğini göstermektedir. [22]

Fotoğraf 4: Aile Olmak Proje Tanıtımı

Aile olmak projesinin bir diğer kamu spotu olan ve Bakanlığın “Biz Büyük Bir Aileyiz” şiarına uygun olarak hazırlanan İngilizce altyazılı spot[23], toprağa tohum eken bir çiftinin görüntüsü ile başlamakta, buğdaydan sofradaki ekmeğe dönüşen ekmek metaforu etrafında ilerlemektedir. Güçlü bir aile vurgusunun tekrar ettiği bu videodaki şarkı sözleri de beraberlik ve birbirine yetme mesajı taşımaktadır:

“Ne zaman bir derdin içine düşsem,

Soluğum kesilse, bitsem tükensem,

O sesi dinlerim içimden gelen,

Çünkü biz büyük bir aileyiz

Birlikte yürürüz kaldığım o yollarda,

El verir bana düştüğüm bu yerler,

Bu dünyada her yer bana senin gölgen,

Çünkü biz büyük bir aileyiz

Aramıza bir şey giremez bizim,

Canımdan bir can, titrer hep içim,

Biz bize yeteriz, her zaman deriz,

Çünkü biz büyük bir aileyiz”

Özellikle şarkının son dörtlüğüne eşlik eden hikâyede harabe bir ilkokula takım elbisesiyle gelen genç bir öğretmen ve onun arkasında ellerinde kürek, kazma, boya, fırça ve okul sırası olan kadınlı erkekli bir grup vatandaş görülmektedir. Elbirliğiyle okulu yeniden inşa ederler. “Biz bize yeteriz, her zaman deriz, çünkü biz büyük bir aileyiz” sözlerinde vurgulanan “biz”in içinde özellikle kurumsal bir binanın inşaatında yer almayan ve tüm yükü vatandaşa bırakan devlet oldukça ironiktir.

En son sahnede ise ekmeğin “birbirine benzemez” kesimler arasında elden ele paylaşımı, bir araya gelmesi beklenen kesimlere dair sembolik anlamlar taşımaktadır. Örneğin, polis öğrenciye ekmek uzatırken, başörtülü kadın askerle, asker de avukatla ekmeğini paylaşır.

Fotoğraf 5: Aile Olmak Kamu Spotu

Yukarıda belirtilen spotlar haricinde Bakanlığın “Aile Olmak Projesi” kapsamında proje işbirlikçileri ile yürütülen çalışmaları anlatan 4 adet “Aile Olmak”[24] isimli, ayrıca “PTT Kart”[25] ve “Aile Kredi”[26] adında spotları bulunmaktadır. Aile Olmak isimli 4 ayrı spotta Bakanlık ve işbirlikçileri ile yapılan protokoller neticesinde ailelerin telefon, kargo, konut, ulaşım, kredi gibi ihtiyaçlarında kolaylıklar sağlanacağı duyuruları yapılıyor. Ayrıca projenin basın toplantısındaki konuşmasında Başbakan bu projeyle, inşaattan iletişime, turizmden sağlığa, tekstilden ulaşıma kadar tüm alanlarda atılacak her adımda öncelikle ailenin ve onların ihtiyaçlarının, hassasiyetlerinin gözetileceğini vurgulamaktadır. [27]

Fotoğraf 6: Aile Kredi Kamu Spotu.

Projenin ayrıca “büyük aileleri” teşvik etmek, yaşamın her alanında ailelerin işini kolaylaştırmak gibi misyonları olduğunu belirten eski Bakan Fatma Şahin ise bu projeyle beraber aileler için alternatif barınma imkânları, seyahat ve kredi kolaylıkları sunacaklarını belirtmektedir. Toplum içinde hiyerarşik bir sınıflandırma yaratarak ailelere birtakım imtiyazlar tanıyan bu projenin kendisi kadar kamu spotlarında gösterilen aile ve aile fertlerinin temsilleri de tartışma konusudur.

Fotoğraf 7: Aile Olmak Kamu Spotu.

Fotoğraf 7 ve 8’de görüldüğü üzere 22 saniye süren bu kısa spotların hemen hepsinde ailelerin en az “üç çocuklu” olduğu ve kadınların evde ve genellikle ev işleri ile meşgul olduğu görülmektedir.

Fotoğraf 8: Aile Olmak Kamu Spotu

Güvenli internet temalı kamu spotlarında[28] da 4 çocuklu deniz tatili yapan aile temsili dikkat çekmekte, ayrıca güçlü ailenin dış tehditlerden koruması adına internetin filtrelenmesi mesajı işlenmektedir. İnternet üzerinde kurulacak denetimin aileleri gelişen dünyanın ve teknolojinin zararlarından korumak üzere elzem olduğu mesajı verilerek bilgiye erişim bağlamında sansür meşrulaştırılmaktadır.

Fotoğraf 9: Güvenli İnternet Kamu Spotu

Fotoğraf 10: Güvenli İnternet Kamu Spotu

Aile Bakanlığı’nın Ekim 2013 tarihinde yayımlanan bayram kamu spotu[29] da “biz büyük bir aileyiz” temasının işlendiği “mutlu ve kocaman bir aile” mesajını taşımaktadır. Neşeli Günler melodramından sahneler eşliğinde, Halit Akçatepe tarafından seslendirilen spotta “bizi güçlü ve büyük bir aile yapan değerlerin başında gelir bayramlarımız” denilmektedir. “Geleneklerimiz geleceğimizdir” denilen spot aynı zamanda geleneğe sahip çıkan, güçlü ve büyük ailelerin arkasında durmayı hedefleyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın vizyon ve misyonu ile örtüşmektedir.

Fotoğraf 11: Bayram Kamu Spotu

Yukarıda bahsi geçen, kamu yararı adına kamu kaynakları kullanılarak hazırlanan spotlardaki ortak söylem “güçlü ve büyük bir aile” üzerine kuruludur. Bakanlığın bu “aileyi” korumak ve yaşatmak için aktif çalışmalar yürüttüğü, ailelerin hayatlarını kolaylaştırmak ve onlara çeşitli imtiyazlar tanımakta olduğu ise spotlarda özellikle vurgu almaktadır. Kamu spotlarının tanımında da yer alan topluma çeşitli konularda bilgi vermek, bilinçlendirmek veya farkındalık yaratmaktan ziyade bu spotların Bakanlık faaliyet ve projelerini tanıtma işlevi gördüğü, görsel ve işitsel medya araçlarının kullanımı ile Bakanlık politikalarının daha aktif bir şekilde yaygınlaştırılması hedeflendiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan söz konusu spotlarda iki farklı mesaj bir arada verilmektedir: Bakanlık olarak tüm kurumlarımızla “biz güçlü ve büyük bir aileyiz” denilerek teşkilatın kendi tanıtımı yapılıp sahip çıktığı değerlerin altı çizilmekte, aynı şekilde “kimsenin koybolmasına izin vermeyiz” denilerek söz konusu teşkilatın kimleri çatısı altına aldığı gösterilmektedir. Bu doğrultuda tartışılması gereken, söz konusu spotlar aracılığı ile yeniden tanımlanan, rolleri ve değerleri şekillendirilen “ailelerin” toplumda kazandığı imtiyazlardan övgü ile bahseden Bakanlığın, mevcut aile tanımını ve toplumdaki hâkim aile modellerini sorunsallaştıran, farklı bir aile mümkün şiarını benimseyen veya ailenin zincirlerini kırmayı hedefleyen ya da aile modellerini tümden reddeden kesimlere dair görmezden gelen yaklaşımıdır. Bu görmezden gelen yaklaşımın en belirgin örneklerinden birisi ise cinsel yönelimlerinden dolayı çocuklarına dünyayı dar etmeyen, farklı bir ebeveynlik örneği sergileyen ve farklı aile modellerinin mümkün olabileceğini tartışmaya açan LİSTAG (LGBTT Aileleri İstanbul Grubu) ailelerinin, nefret suçlarının anayasaya eklenmesine dair taleplerine hiçbir şekilde yanıt üretilmemesi olabilir.

Yalnız Değilsin Ayşe!

Doğrudan kadınlara yönelik mesajların yer aldığı Sarılma[30], Damla[31] ve 8 Mart 8 Kadın[32] spotlarının içeriğinde kadına yönelik şiddete dair farkındalık oluşturması hedeflenmekte ve bu konuda Bakanlığın yürüttüğü çalışmaların duyurusu yapılmaktadır.

8 Mart haftası için Zeytinburnu Belediyesi ile birlikte hazırlanan proje kapsamında 8 ünlü kadın, kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla kameranın önüne geçiyor. Yüzlerinde, gördükleri şiddetin izlerini taşıyan makyajlar bulunmakta; kiminin gözleri mor, kiminin alnında kurşun izi, kiminin ise boynunda kesikler mevcut. Orta yaşlardaki bu kadınların hepsi siyah atlet giyiyor, hepsinin yalnızca omuz hizasından yukarısını görebiliyoruz ve hepsinin bedeni kameraya dönük, tam karşıya bakmaktalar. Bu anlamda kadınların “aynılığı” dikkat çekiyor. Kadınlar arasında farklılığı çağrıştıracak hiçbir sembol kullanımı yapılmıyor. 8 ünlü kadın üzerinden genel bir “kadınlar” kategorisi oluşturulduğu görülüyor. Kamera karşısına geçen kadınların diğer bir benzerliği ise hepsinin ilk bakışta gözleri kapalı olması, ardından kamera yüze yaklaştığında sert bir jestle göz kapaklarını kaldırıyor ve aynı cümleyi dile getiriyor olmaları: “Uyanmak için ölümü bekleme”. Açık gri bir fon, gerilimli bir müzik ve bebek ağlama sesi dışında hiçbir şey yok. Kadınların genel ifade olarak “çaresiz”, “yitik”, “yorgun”, “tükenmiş” oldukları görülüyor.

Fotoğraf 12: 8 Mart 8 Kadın Kamu Spotu

Projenin her ne kadar kadına yönelik şiddeti vurgulamak ve farkındalık yaratmak amacıyla hazırlanmış olduğu iddia edilse de içerdiği mesaj itibariyle ciddi sorunları olduğu görünmektedir. Proje tanıtımında “artık aramızda olmayan”, şiddet gördükleri eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülen Ayşe Paşalı, Melek Karaaslan, Refika Etik, Meral Tata, Ceylan Soysal, Mehtap Civelek, Gülşah Sarcan ve Selma Civek isimli kadınların hayatlarının son anlarında medyaya yansıyan görüntüleri ya da fotoğraf karelerinin canlandırılmasının yapıldığı dile getirilmektedir. Birbirlerinden farklı tarihleri, hikâyeleri, deneyimleri olan bu kadınlar şiddet sonucu hayatını kaybedenler olarak “ortak bir kader” paydasında aynılaştırılmaktadır. Bu son derece “aynı” gösterilen kadınların “uyanmak için ölümü bekleme” uyarısı ise kadına yönelik şiddetin mağduru olmuş, yaşam hakkı ellerinden alınmış nice kadının ölüm sebebini kadının bireysel sorumluluğuna indirgeyen ve kadını kendi ölümünden dolayı suçlayan korkutucu bir anlam da taşımaktadır. Eğer uyansalar ve spotta gösterilmiş yardım hattını aramış olsalar bu kadınlar ölmüş olmayacaklardı mı denilmek isteniyor? Ayrıca kadınları yalnız, savunmasız, özgüvensiz ve canı yanmış, silik bir şekilde gösteren bu kareler şiddet gören kadınlara dair klişe bir algının toplumda yerleşmesine olanak tanıyor. Kadının başkaldırı ve karşı koyma direnci hiçe sayılıyor. “Sevginin yerini şiddet almasın”, “Hiçbir neden şiddetin gerekçesi olamaz” mesajlarının verildiği spotlardaki bebek ağlama sesi ise yine şiddet gören kadınları tek bir kategori altında toplayan, kadınlık ve annelik rollerini bir gören zihniyetin bir yansıması olarak okunabilir. Bu doğrultuda ekranda gördüğümüz şiddet mağduru kadınlar birer kadın olmanın ötesinde birer anne olarak resmediliyor. Erden (2013) kadınların bu projede “güçsüz, acınası, kendilerinden vazgeçmiş ve olanları kabullenmiş bir imajda sergilenmelerinin problemli olduğunu belirtiyor ve gösterilen kadınların, gerçek hayatta vefat eden insanlar olması dolayısıyla da artık ‘her şey için çok geç olduğu’ mesajı verilmektedir” diye ekliyor. Projenin kadına yönelik şiddete dair farkındalık yaratmak bir yana şiddetin izlerini göstermek için harcadığı çaba ve nihai mesajı itibariyle kadınları güçlendirmek ve cesaretlendirmekten öte benzer sorunlar yaşayan kadınların daha da korkmasına ve sindirilmesine sebep olabileceğinin tartışılması gerekiyor.

Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla yapılan kamu spotlarından bir diğerinin adı Sarılma’dır[33].  6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında kamuoyunu bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak amacı ile hazırlandığı belirtilmektedir. Spotta, “Hiç istemese de evini terk etmek zorunda kalan” onlarca kadından birisi olan “Ayşe”, “çaresizce oradan oraya dolaşmakta” ve “hayatının yol ayrımı ile ne zaman karşılaşacağını” bilmemektedir. Elinde bavulu ile bomboş sokakta dolaşan Ayşe, işte o yol ayrımlarından birine geldiğinde öylece kalakalır, sonra birden bir el omzuna uzanır, telaşla dönüp baktığında uzanan el “şefkatle” ona sarılan başka bir kadındır, sonra bir başkası, sonra bir başkası derken, kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar ve çocuklar aynı şefkat ve nezaketle Ayşe’ye sarılırlar ve “kocaman bir kalabalık” olurlar. Evini terk etmek durumunda kalan Ayşe yalnız değildir, arayıp yardım isteyebileceği bir yardım hattı vardır: Alo 183 (Aile, kadın, çocuk, [özürlü!] danışma hattı).

Fotoğraf 13: Sarılma Kamu Spotu

Spottaki üst ses diğer spotlardan farklı olarak bir kadına ait, yumuşak bir ses tonuyla “Korkma Ayşe, artık biz varız. Bize ihtiyacın olan her an yanındayız” der. Üst sesin “yumuşak”, “şefkatli” dokunuşu ve Ayşe’ye sarılan nice kişinin yüzündeki “şefkat” ifadesi Bakanlığın şiddet gören kadınlara dair “şefkat elini” açtığını ima etmektedir. Verilen mesaj şiddet mağduru kadınları güçlendirmek, mevcut pozisyonlarını değiştirmek yerine onları oldukları pozisyonlar içinde yani “korumaya muhtaç”, “risk grubu” tanımı altında sınıflandırmaktadır.

Aynı yasa tasarısı kapsamında hazırlanan diğer bir kamu spotu olan Damla’da[34] da mutlu bir evlilik fotoğrafının üzerine düşen bir gözyaşı damlası evli, mutlu ve çocuklu bir ailede bir süre sonra başlayan erkek şiddetini gösteriyor. Şiddetin karşısında kadın ise bir köşeye sıkışmış, erkeğin her hamlesinde biraz daha ürkekçe titremektedir.

Fotoğraf 14: Damla Kamu Spotu

“Geçmişte kalan mutluluklarınızı geri getiremeyiz ama yenilerini ekleyebiliriz” denilen spotta “yeter ki bize ulaşın, şiddete karşı birlikte olalım” çağrısı yapılır. Bu spot da yukarıdaki gibi Alo 183 (Aile, kadın, çocuk, [özürlü!] danışma hattı) duyurusu ile son bulmaktadır.

Kamu spotlarındaki kadın temsillerinin ortak özelliği zaman ve mekân kavramı konusunda ipucu vermekten çekinen, dolayısıyla “her yerde” ve “her zaman” şiddete maruz kaldığı düşünülen kadınlara çağrıda bulunmak ve “geç kalmadan” Bakanlığın “şefkatli kollarını” onlara açabilmesi için harekete geçmelerini sağlamak şeklindedir. Karşımıza çıkan bir diğer ortak özellik ise ev kadını olmaları ve annelik rolünü icra etmeleridir. Çalışan kadın görüntülerinde ise parmaktaki yüzüğün temsil ettiği “evli” ve çalışan kadın temsillerinin ön plana çıktığı fark edilmektedir. Kadın karakterler zayıf, çaresiz ve iradesiz resmedilmekte, onlara yardım eli uzatanlar ise kadınlara adeta acıma ile yaklaşmakta, şefkat göstermektedir. Dayanışma vurgusundan çok “yardım” vurugusu ağır basmaktadır. Bu “yardım” vurgusunun ise devletin kadınlara sunduğu sığınma hizmetlerinin yetersizliği[35], kadın cinayetleri konusunda yetkililerin gereken önlemleri almamak konusundaki ısrarları ve failleri arasında resmi devlet görevlerinin de bulunduğu, kız çocuklarına yönelik çoğu taciz ve tecavüz davasında adaletin her daim erkekten yana tavır alması örnekleri düşünüldüğünde oldukça samimiyetsiz bir anlam taşıdığını belirtmek haksızlık olmayacaktır.

Fotoğraf 15: Aile Olmak Kamu Spotu

Fotoğraf 16: Damla Kamu Spotu

“Aramıza Bir Şey Giremez Bizim”

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kamu spotlarını incelediğimizde öne çıkan bir diğer temanın milliyetçilik olduğunu görmekteyiz. Bakanlığın neredeyse tüm spotlarında öne çıkarılan “Biz Büyük Bir Aileyiz” mottosu milli ve militarist değerleri de öne çıkararak Türkiye’yi eşsiz yapan özelliklerden birinin büyük bir aile olarak tüm bireyleri kucaklaması olduğudur. Örneğin İngilizce altyazılı, dolayısıyla dünyaya da seslenen spotta yer alan ekmek metaforu, aileleri bir arada tutan, paylaşıldıkça çoğalan, birlikteliğin sembolü olarak sunulur. Spotun diğer bir özelliği ise “bizi bir arada tutan duygular” yani “milli değerlere” yönelik güçlü referanslardır. Asker yolu bekleyen anne, milli maç izlemek için bir araya gelen ve yürekleri birlikte çarpan geniş bir aile, “en büyük asker bizim asker” nidaları ile arkadaşlarını askere uğurlayan bir grup genç, belinde kırmızı kuşakla bir gelin ve karşısında boynunda ay yıldızlı tülbentle bir damat önemli simgelerdir.

Fotoğraf 17: Aile Olmak Kamu Spotu

Fotoğraf 18: Aile Olmak Kamu Spotu

Fotoğraf 19: Aile Olmak Kamu Spotu

Ayrıca spotun başlangıcındaki güçlü “ezan sesi” efekti de “ortak değerler” e yönelik önemli bir referanstır. Spot, bir buğday tarlası görüntüsünde Türkiye haritası ve “Biz büyük bir aileyiz” yazısı ile bitmekte ve ülkenin birlikteliği, üretkenliği ve milli sınırları yeniden hatırlatılmaktadır. Ailenin ve kadının temsilinin ön planda olduğu yukarıdaki kamu spotları ile birlikte düşünüldüğünde bu spotlarda çizilmeye çalışılan makbul aile ve aile fertlerinin aynı zamanda vatanın da askerleri, milliyetçi ve militarist duyguların taşıyıcıları olması gerektiğinin hatırlatıldığı görülür. Bakanlığın yaratmayı hedeflediği “birlikte güçlü, birbirine yeten ve büyük bir aile” ancak milliyetçi değerlerle harmanlandığında makbul bir aile olacak gibi görünmektedir.

Fotoğraf 20: Aile Olmak Kamu Spotu

Son Söz Yerine

Bu çalışmada kamu spotlarına dair genel bir bilgilendirmenin ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın son dönemlerde yayımlanan kamu spotlarını incelemeye ve özellikle 2011’de Bakanlığın adının değişmesinden sonra değişen politikalarla birlikte kamu spotlarının hangi temaları ön plana çıkardığına bakmaya çalıştık. Diğer bir deyişle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kamu spotlarında aile değerlerinin nasıl yapılandırıldığını, aile bireylerine biçilen rolleri ve öne çıkan aile değerlerinin neler olduğunu tartışmaya açmayı, ayrıca hangi değerlerin ve bireylerin görmezden gelindiği ya da sessizleştirildiğini incelemeyi hedefledik.

Bu kamu spotlarında tercih edilen politik veya sinematik öğeler Bakanlığın ve dolayısıyla hükümetin makbul kabul ettiği türden “aile” değerini yüceltmekte ve belli temsillerle bu değerleri somutlaştırmaktadır. Bu bağlamda, belirli bir aile temsili resmedilmekte ve yapılandırılmakta, kişiler de kendilerini ve aile kavramı ile olan ilişkilerini tanımlarken bu sportlardan etkilenmektedirler. Söz konusu aile yapısı şekillendirilirken milliyetçi ve militarist değerlerden taviz verilmeyeceği de spotlarda resmedilmektedir. Ancak bu resimde devlet için makbul olan anne, baba, çocuk, yaşlı, engelli gibi genel kategoriler altında temsiller yer alırken, cinsel, etnik ve dinsel ayrımcılığa uğrayan grupların temsilini görememekteyiz. Dolayısıyla bu durum, adı geçmeyen bu temsillerin devletin tanımladığı ve yapılandırmaya çalıştığı aile kavramının içinde yer almadığına dair yorumlara ve olasılıklara açık kapı bırakmaktadır.

Burada önemli olan bir diğer nokta ise aslında kamu spotlarının toplumdaki değerleri olduğu gibi değil, devletin olması gerektiği gibi tanımlamaları üzerinden temsil etmesidir. Dolayısıyla burada bir tür aile kavramı yüceltilmekte, geleneksel değerlerden beslendiği iddia edilen, geniş aile fertlerini de içine alan ve aynı zamanda milliyetçi öğelerle iç içe şekillenen dar bir aile yapısı öne çıkarılmaktadır. Bu tanımlar etrafında şekillenen her bir ailenin ise toplumda en yüksek itibarı göreceği ve Bakanlığın bu ailenin korunması ve kalkınması için her türlü imkânı seferber edeceği hatırlatılmaktadır. Bu bağlamda kamu spotlarının “kamu yararından” ziyade hükümet politikalarını ve faaliyetlerini yaymaya yönelik reklam işlevini yerine getirdiği düşüncesi tartışılması gereken bir nokta olarak karşımızda durmaktadır.

Kaynaklar

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Aile Değerlerinin Korunmasında Medyanın Rolü Eylem Planı (2013-2017).  http://eydb.aile.gov.tr/upload/Node/21533/files/eylem_plani.pdf ‘den 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı Kamu Spotları http://eydb.aile.gov.tr/tr/html/21497/Kamu-Spotu ‘den 7 Ocak 2014 tarihinde   alınmıştır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı Webtv. http://webtv.aile.gov.tr/ ‘den 7 Ocak 2014 tarihinde alınmıştır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İnternet Sitesi Aile Olmak Projesi Tanıtımı. http://www.aile.gov.tr/tr/24264/Aile-Olmak-Projesinin-tanitimi-yapildi adresinden 12 Ocak  2014 tarihinde alınmıştır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2013-2017 Stratejik Planı. http://sgb.aile.gov.tr/upload/Node/20076/files/stratejik_plan_2013_2017.pdf

Akarcalı, S. (1997). Türkiye’de Kamusal Radyodan Özel Radyo ve Televizyona Geçiş Süreci. Ankara: Punto Matbaacılık.

Arslan, A. (2013). Kamu Spotlarında Büyük Artış Var. Campaign Türkiye. http://www.campaigntr.com/2013/04/09/40088/kamu-spotlarinda-buyuk-artis-var/      adresinden 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

Atkin, C. (2001). Impact of Public Service Advertising: Research Evidence and Effective Strategies. Menlo Park, CA: Kaiser Family Foundation.

Colonial Film İnternet Sitesi. http://www.colonialfilm.org.uk/production-company/empire marketing-board ‘den 7  Ocak 2014 tarihinde alınmıştır.

Çilenti, K. (1979). Televizyonla Eğitimin İlkeleri  ve Türkiye’deki Uygulamalar. Uluslararası II. Eğitim Teknolojisi Semineri. 29-31 Mayıs 1979.

Erden, C. (2013). Göstergebilimsel Bir Çalışma: Kadına Yönelik Şiddetin İki Farklı Gösterimi.  http://www.academia.edu/4974124/GOSTERGEBILIMSEL_BIR_CALISMA_KADINA_SIDDETIN_IKI_FARKLI_GOSTERIMI

Eseler, C. (2013). En Beğenilen Kamu Spotları, Marketing Türkiye.  http://xsights.co.uk/wp-content/uploads/2013/11/En-Be%C4%9Fenilen-Kamu- Spotlar%C4%B1.pdf adresinden 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

Federal Communications Commission Standardized Television Disclosure Form. http://www.wvpt.net/pi/Proposed_Form355.pdf. 7 Ocak 2014 tarihinde alınmıştır.

Guy, T.C. (2011). Adult Education and the Mass Media in the Age of Globalization. S.B. Merriam & A.P. Grace (Ed.), Contemporary Issues in Adult Education (363-376). San Fransisco: Jossey-Bass.

Hu, T., Sung, H., & Keeler, T. (1995). “Reducing cigarette consumption in California: Tobaccotaxes vs. an anti-smoking campaign, American Journal of Public Health. 85: 1218-1227.

Kadına Karşı Şiddeti Kim Yapar?, 25 Mart 2013, http://www.morcati.org.tr/tr/ana-sayfa/42-kadina-siddeti-kim-yapar ‘den 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

Kamu Spotları Yönergesi, RTÜK. http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=bb9dc728-3874-4fdd-917e-97891ecf334b ‘den 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

Kamu Spotları ve STK’lar- Vaka Analizi, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı.  http://www.tusev.org.tr/usrfiles/images/KamuSpotuVakaAnaliziTR.06.11.13.pdf ‘den 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

Murray, D., Prokhorov, A., & Harty, K. (1994). Effects on a statewide antismoking campaign on mass media messages and smoking beliefs. Preventive Medicine. 23: 54-60.

Sığınaksız Bir Dünya, https://www.youtube.com/watch?v=sITCprG5ASU

Snyder, L. (2000). “How effective are mediated health campaigns?” R. Rice & C. Atkin (Ed.), Public Communication Campaigns. (181-190). Thousand Oaks, CA: Sage.

Tahaoğlu, Ç. (2011). RTÜK için Erkek Daha Eşit. http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/134736-rtuk-icin-erkek-daha-esit adresinden 9 Ocak 2014’te alınmıştır.

The National Archives İnternet Sitesi. http://www.nationalarchives.gov.uk/films/aboutfilms.htm ‘den 7 Ocak 2014 tarihinde alınmıştır.

Zorunlu Yayınlar ile İlgili Kanun Maddeleri, RTÜK. http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=5012ecdc-4434-4285-878c-d7fb3f20b1eb ‘den 9 Ocak 2014’te alınmıştır.


[1] Federal Communications Commission (FCC).

[2] FCC’den aynen çevrilmiştir.

[3] Colonial Film Web sitesinden alıntılanmıştır. http://www.colonialfilm.org.uk/production-company/empire-marketing-board

[4] Örneğin, devletin yayın hizmetini tamamen ya da kısmen durdurma hakkına sahip olması ve TTTAŞ’ın hükümet tarafından kendisine gönderilen her türlü resmi bildiriyi ücretsiz olarak yayımlamakla yükümlü tutulması sözleşmedeki maddelerden bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır (Akarcalı, 1997).

[5] Bu dönemde Halkevleri, Kemalist ideolojiyi yaymak ve pekiştirmek sürecinde radyo alıcıları ile desteklenmiş ve böylece radyo devlet tarafından propaganda aracı olarak kullanılmaya devam etmiştir. Hem ülke içindeki gelişmeler hem de dünyadaki karışıklıklar radyonun önemini artırmış ve bu durum 1935’te Mustafa Kemal’in meclis konuşmasına şu şekilde yansımıştır: “Ulusal kültür için pek lüzumlu olduğu gibi, arşı ulusal bilgiler bakımından da yüksek değeri belli olan radyo işine önem vermeniz pek yerinde olur” (Akarcalı, 1997).

[7] “Zorunlu Yayınlar” ile İlgili Kanun Maddeleri, RTÜK. http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=5012ecdc-4434-4285-878c-d7fb3f20b1eb

[8] Bu konudaki hükümler incelendiğinde, zorunlu yayınların her birinin aylık en az doksan dakika yayımlanması ve bu yayınların en az otuz dakikasının 17.00-22.00 saatleri arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında gösterilmesi/duyurulması zorunluluğu getirildiği görülmektedir.

[9] Kamu Spotları ve STK’lar- Vaka Analizi, TürkiyeÜçüncü Sektör Vakfı.

[10] Sığınaksız Bir Dünya, https://www.youtube.com/watch?v=sITCprG5ASU

[11] Çiçek Tahaoğlu, RTÜK için Erkek Daha Eşit, Bianet, 13 Aralık 2011. http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/134736-rtuk-icin-erkek-daha-esit

[12] Kadına Karşı Şiddeti Kim Yapar? http://www.morcati.org.tr/tr/ana-sayfa/42-kadina-siddeti-kim-yapar

[13] Kamu Spotlarında Büyük Artış Var, Nisan 2013, http://www.campaigntr.com/2013/04/09/40088/kamu-spotlarinda-buyuk-artis-var/

[14] 2012′de televizyonda yayımlanan kamu spotlarında bir önceki yıla göre yüzde 55, radyoda ise yüzde 27′lik bir artış görüldüğü belirtiliyor.

[15] Kampanyanın, 10 farklı versiyonla toplam 9 bin 927 reklamla vatandaşlara seslendiği belirtiliyor. Sağlık Bakanlığı ayrıca en fazla kamu spotu veren kurumların başında geliyor (12.570 adet), ardından Avrupa Birliği (2.182) ve Emniyet Genel Müdürlüğü (1.125) sıralamayı takip ediyor.

[16] Canan Eseler, En Beğenilen Kamu Spotları, Marketing Türkiye, 15 Eylül 2013.

[17] Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Aile Değerlerinin Korunmasında Medyanın Rolü Eylem Planı (2013-2017)

[18] Gençlik ve Spor Bakanlığı, 11.03.2013 tarihli B.20.0. ÖKM.0.00.00.00\76 sayılı soru önergesi.

[20] Biz Büyük Bir Aileyiz Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=181

[21] Aile Olmak Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=187

[22] Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İnternet Sitesi http://www.aile.gov.tr/tr/24264/Aile-Olmak-Projesinin-tanitimi-yapildi

[23] Aile Olmak (altyazılı) Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=213

[24] Aile Olmak 1 için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=190

   Aile Olmak 2 için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=191

   Aile Olmak 3 için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=192

   Aile Olmak 4 için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=193

[25] PTT Kart Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=216

[26] Aile Kredi Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=183

[27] Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İnternet Sitesi. http://www.aile.gov.tr/tr/24264/Aile-Olmak-Projesinin-tanitimi-yapildi

[28] Güvenli İnternet (Güneş) Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=169

    Güvenli İnternet (Hava) Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=180

[29] Bayram Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=195

[30] Sarılma Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=163

[31] Damla Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=174

[32] 8 Mart 8 Kadın Kamu Spotları için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=177

[33] Sarılma Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=163

[34] Damla Kamu Spotu için bkz. http://webtv.aile.gov.tr/izle.php?id=174

[35] Sığınmaevleri Mağdurlara Yetişemiyor, Milliyet,  28.08.2013. Haberin detayına ulaşmak için bkz.  http://gundem.milliyet.com.tr/siginmaevleri-magdurlara-yetisemiyo/gundem/detay/1754620/default.htm.

Leave a Reply