Çevirmen: Seda Saluk
Meksika’nın Ciudad Juárez kentinde, 1993 yılından beri neredeyse bin beş yüz kadın öldürüldü ya da kaybedildi. Kadınların anneleri, sanatçılar, bağımsız aktivistler ve de insan hakları savunucuları, cinayetler ve kaybedilmelerle ilgili farkındalık sağlamak ve adalet talep etmek için pek çok kez sokaklara döküldüler. Her ne kadar son yıllarda sokakları dolduran kalabalıklar azalmış gibi görünse de, şehrin dört bir yanında protesto için kullanılan nesnelere rastlamak mümkün. Bu makale, cinayetler ve kaybedilmelerle mücadelede kullanılan pembe haçlara, anıt ve heykellere, grafitilere, kayıp ilanlarına, fotoğraflara ve şiirlere odaklanarak gündelik nesnelerin mücadeledeki merkezi rolünü tartışıyor. Kolektif eylemlerde nesnelere genellikle tali bir rol biçilse de, günümüz mücadelelerinin sadece insan bedenleri üzerinden anlaşılamayacağını, şeylerin de insanlar gibi güce ve failliğe sahip olduğunu iddia ediyor. Gündelik nesnelerin siyasal eylemin zamansallığını, biçimini ve etkisini genişlettiğini öne sürerek Ciudad Juárez’i, insan bedenlerinin sokaklara dökülüp dökülmemesinden bağımsız olarak, bir direniş ve daimi protesto şehri olarak yeniden yorumluyor.
İşte bu yüzden manzarayı algılamak bir bakıma bir hatırlama eylemi icra etmektir,
fakat hatırlamak burada zihinde saklanmış içsel bir imgeyi anımsamakla ilgili değildir çünkü bu eylem tam da kendisi [şimdi]ye gebe bir çevreyle algısal bir şekilde ilişkilenmeyi içerir.
Tim Ingold, “The Temporality of Landscape”
Giriş
Meksika’da bulunan Ciudad Juárez nasıl oldu da yirminci yüzyıla girerken toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin en uç örneklerini barındıran bir kent oldu? Bu soruya cevap vermek Juárez’in 1993 yılından beri nasıl tehlike, korku ve şiddet dolu bir suç mahalli görünümü kazandığını not düşmekle başlıyor. Onlarca kadınla kız çocuğunun anlaşılamaz biçimde kaybolmaları ve sonrasında cesetlerinin çöle atılmış bir şekilde bulunması, şehre korkunç bir ün getirdi. Katledilen kadınlar kelimelerle ifade edilemeyecek türden ölümlere maruz kaldılar (Wright, 2006). İşe ya da okula giderken alıkonuldular; ya bir daha kendilerinden haber alınamadı ya da cesetleri bulundu. Ciddi biçimde dövüldüler, tecavüze uğradılar, vuruldular, bıçaklandılar ya da boğularak öldürüldüler; bedenleri yoldan geçenler tarafından kire, kuma ya da pisliğe yarı gömülü bir şekilde bulununcaya kadar şehrin dış mahallelerine atılmış olarak bekledi. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet elbette itirazsız kalmadı. Kurbanların anneleri, sanatçılar, bağımsız aktivistler ve insan hakları savunucuları bu cinayetlerle ilgili farkındalık sağlamak, cinayetleri protesto etmek ve adalet talep etmek için anında sokakları doldurdular. Ciudad Juárez’deki protestolar çeşitli biçimlere büründü; doğrudan eylem, açık ders, basın toplantısı, yürüyüş, cenaze alayı ve mahalle çalışması ve benzeri birçok şekilde kendisini gösterdi. Kadın cinayetlerine karşı verilen mücadele şimdiye kadar çokça tartışılmış olsa da gündelik şeylerin bu mücadeledeki rolüne çok fazla odaklanılmadı. Toplumsal hareketler ve kolektif eylemler üzerine çalışan araştırmacılar şimdiye kadar genellikle protestoların uzlaştırıcı ya da çatışmacı yapısına, anlamlı siyasal bir değişim yaratmayı başarmış ya da başaramamış olduğuna ya da toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilme güçlerine odaklandılar (örneğin Schmidt Camacho, 2006; Wright, 2006; Bejarano ve Fregoso, 2012). Peki ya başarı/başarısızlık meselesi başka türlü okumalara açıksa?
Bu makale, gündelik nesnelerin ya da şeylerin siyasal eylemlere katkı sunan kendilerine özgü güçleri olduğunu, özellikle de aşırı polis ve asker baskısı söz konusuysa mücadeleyi eylemlerin başlayıp bittikleri anın da ötesine taşıdıklarını ileri sürüyor. Gündelik nesnelerin failliğine dair yürütülecek bir tartışma, kurbanların aileleriyle Ciudad Juárez’deki aktivistlerin toplumsal cinsiyete dayalı yapısal şiddeti isimlendirmek, bu şiddetle mücadele etmek ve ona karşı direnmek için kullandıkları çeşitli stratejileri anlamamız için önemlidir. Bu tartışma aynı zamanda kadın cinayetleri mevzusuna dikkat çekmek için, Meksika devleti kadın cinayetlerinin varlığını reddettiği, cinayetlere ses çıkarmayı engellediği ya da cinayetleri Amerika Birleşik Devletleri-Meksika sınırında hüküm süren sözümona narkotik şiddetin bir sonucuymuş gibi gösterdiği sürece cinayetleri gündemde tutmak için de önemli.
Protesto siyasetini kuramlaştırmada kullanılan farklı kavramlara baktığımızda şeylerin gücüyle ilgilenmenin neden önemli olduğunu anlayabiliriz. Eski insan hakları aktivisti Ester Chávez Cano’yla yakın arkadaşı Melissa W. Wright arasında geçen bir konuşmadan da anlaşılabileceği gibi, bu kuramlar insan bedenini eylemliliğin, failliğin tek aracı olarak görür. 2007 yılında gerçekleşen bu karşılıklı konuşmada Ester Chávez Cano bu durumdan yakınırken şöyle diyordu: “Bu sessizlik beni korkutuyor; hiç kimse protesto etmiyor. Basın açıklamaları, eylemler yok. Sanki 1993’e geri dönmüş gibiyiz” (Wright, 2007, s. 401). Tecavüz kurbanı kadınlar için açılan ilk yardım merkezi olan Casa Amiga[i]’nın [Kadın Dostların Evi] kurucusu Chávez Cano, Ciudad Juárez’deki bu durumu epey endişelendirici buluyordu. Genç kadınlar hâlâ güpegündüz kayboluyor, kadın cinayetleri giderek artıyor, yetkililer suçlara göz yumuyorlardı. Cinayetleri protesto etmek için kadınların günde bir iki kere, hatta bazen tek bir günde üç kere sokakları doldurduğu zamanlar artık geride kalmış gibiydi (Monárrez Fragoso, 2013). Wright, Chávez Cano’yu “hiç kimse hiçbir yerde kadına yönelik şiddeti düzenli bir şekilde protesto etmiyor artık” diye cevaplasa da, bu sözler de daha iyi bir duruma işaret etmiyordu (2007, s. 401).
Küresel Güney’deki [Global South] araştırmacılar failliğin geleneksel tanımını sorunsallaştırsalar da (örneğin Mahmood, 2011; Ferreira da Silva, 2014), toplumsal hareketler ve protesto siyaseti kuramcıları siyasal eylemin temelde insanlar tarafından yapıldığı düşüncesini savunmaya devam ediyorlar. Örneğin Barbara Sutton’a göre “çoğu siyasal eylemin en belirgin özelliği belki de bu eylemlerin bir araya gelen bedenler aracılığıyla gerçekleştiriliyor olmasıdır” (2010, s. 172). James Cairns’le Alan Sears da benzer bir şekilde siyasal düşünce ve eylemin bedensel [embodied] bir boyutu olduğunu söylüyorlar (2012). Bu kuramcılara göre demokrasi süreçleri şimdiye kadar her zaman hareket hâlindeki bedenlerin eylemlerine dayandı. Ancak siyasal eylemin bu şekilde kavramsallaştırılması, Ciudad Juárez bağlamında belirli sonuçlar doğuruyor. Örneğin buradan yola çıkıldığında şehirde insan bedenlerinin başı çektiği kitlesel gösteriler olmaması nedeniyle herhangi bir direnişin de olmadığı, eylemliliğin sadece silahlı gruplar tarafından gerçekleştirildiği gibi hatalı bir sonuca varılabilir. Nihayetinde uyuşturucu ekonomisi, orantısız yoksulluk, kurumsal yozlaşma ve cezasızlık gibi nedenlerden dolayı Ciudad Juárez suçun hiç uyumadığı bir şehir olarak betimlenmeye devam ediliyor. Örneğin Marcela Turati, şehrin 2008 yılından beri “la maquiladora nacional de muertos”a (ulusal bir ölü bedenler fabrikası) dönüştüğünü iddia ediyor (2012). Sandra Rodriguez Nieto, ölü bedenlerin sayıca fazlalığının şehri bir fabrica del crimen’e (ölüm fabrikası) dönüştürdüğünü söylüyor (2012). Sergio Gonzalez Rodriguez de Juárez’i 2012 yılında bir kadın cinayeti makinesi olarak (yeniden) isimlendirmişti (2012). Bu örneklerden de anlaşılabileceği üzere, Ciudad Juárez’de dolaşıma giren protesto nesneleri son yıllarda artıyor olsalar da, faillik olarak tanımlanan ya da tanımlanmayan şey büyük oranda, hatta gittikçe daha merkezi bir şekilde sadece insan bedenleri üzerinden anlaşılıyor.
Bu makale gündelik nesnelerin siyasal eylemlerdeki insan bedenlerinin yerini aldığını iddia etmiyor. Ancak makalenin bir sonraki bölümü, nesnelerin ve şeylerin siyasal eylemlerde sadece araçsal yöntemler olarak mı kullanıldığını tartışarak toplumsal mücadelelerde insan bedenlerine tanınan ayrıcalığı sorunsallaştırıyor. Çoğu protesto eylemi bedenler aracılığıyla gerçekleştirilse de çevre ve yeşil siyaset literatürü artık analizinin merkezine protestocuların kendilerini almamaya başladı. Böylece çevresel, teknolojik ve maddi koşulların da kamusal toplantıların gerçekleşmesinde rol oynayabileceğini savunan analizler çoğaldı. Artık sadece bedenlerin kendisini merkeze almayan bu kuramsal değişim, falilliğin insan olmayan varlıklar üzerinden de anlaşılabileceği gibi önemli bir açılım sağladı. Yani insan olmayan şeylerin de kendi başlarına birer siyasal özne oldukları kabul görmeye başladı. Makalenin bir sonraki kısmında, gündelik şeylerin kadın cinayetlerine karşı mücadeledeki merkezi rolünü tartışarak bu cümlede ne demek istediğimi biraz daha detaylandıracağım.
II. Nesnelerle Protesto Etmek
Batı kültürü “objektif” olmaya çalışırken şeylerle ve insanlarla arasına mesafe koydu, onları birer “nesne”ye dönüştürdü; böylece onlarla olan “temasını” kaybetti.
Bütün şiddetin temelinde işte bu bölünme yatıyor.
Gloria Anzaldúa, Borderlands/La Frontera
Simgesel yapı El Umbral del Milenio’nun (Milenyumun Eşiği)[ii] tam yanında, üzerinde justicia (adalet) yazan küçük ve sıradan, pembe bir haç yatıyor (bkz: 1. Fotoğraf). El Umbral del Milenio, açık bir kapıya benzeyen muazzam yapısı nedeniyle, ama daha çok Juárez’liler için çok kıymetli olan misafirperverlik ruhunu simgelediğinden çok uzun süredir şehrin en görkemli anıtı sayıldı. Sıradan iki tahta parçasıyla pembe bir boyadan ibaret bu ufacık haçlar, bugün bin beş yüze yakın kadının öldürüldüğü ya da ortadan kaybolduğu bir şehrin kimliğini simgeliyor (Fregoso, 2013). Peki nasıl oldu da bu ufacık haçlar Ciudad Juárez’in bir sembolü hâline geldi?
Gündelik nesneleri kadın cinayetlerine karşı mücadelede kullanma fikri, kurumsal ihmal ve kayıtsızlık karşısında ailelerin adalet arayışlarını güçlendirmek adına kendiliğinden doğdu. Catherine Flood ve Gavin Grindon’ın “What are Disobedient Objects?” adlı makalelerinde bahsettikleri gibi, protesto nesnelerinin gündelik toplumsal ve siyasal mücadelelerle yakından bağlantılı bir geçmişleri olsa da, bu durum kurbanların anneleri tarafından bilinçli olarak hayata geçirilmiş bir strateji değildi (Flood ve Grindon, 2014). Flood ve Grindon, dünyanın her yerinde iktidara karşı gerçekleştirilen mücadelelerde eylemcilerin her zaman gündelik nesnelerden yararlandıklarını söyler. Gerçekten de müziğin, performansın ve görsel sanatların yanı sıra protesto için kullanılan nesneler de toplumsal hareketlerin her zaman bir parçası olmuştur (Flood ve Grindon, 2014). Bu itaatsiz nesneler her zaman sofistike ya da karmaşık da değildir. Hatta çoğunlukla toplumsal değişim için yeni roller edinen sıradan cisimlerdir.
Var olan toplumsal hareketler literatürü, eylemlerde kullanılan gündelik nesnelerin yarattığı etkiyle şimdiye kadar çok fazla ilgilenmedi. Bu durumun bir açıklaması, bu nesnelerin sıradan olarak değerlendirilmiş olması olabilir. Bir başka, hatta daha muhtemel bir açıklama ise, bu bölümün başında Anzaldúa’dan yapılan alıntının da işaret ettiği gibi, Batılı düşüncede failliğin genellikle “nesnelere” ya da “şeylere” değil, özerk bireylere atfedilmiş olması olabilir. Failliğin kavramsallaştırılmasındaki bu hâkim eğilim, siyasal eylemin bir araya gelen bedenler aracılığıyla gerçekleştirildiğini ileri sürer (Sutton, 2010). Peki bedenin yegâne siysasal eylem aracı olduğu doğru mu? Juárez’deki mücadele bize tam da tersini gösterdiği için ben bu görüşe katılmıyorum. Kadın cinayetine kurban giden Maria Sagrario González Flores’in annesi Paula Flores, kızının kaybolduğu gün polise kayıp ihbarında bulunmaya gittiğinde karakolun karşısındaki elektrik direğine siyah bir haç çizmişti (bkz: 2. Fotoğraf). Bu haçla beraber Ciudad Juárez’in fiziksel görünüşü de değişmeye başladı. Paula Flores haçı, kızını bulmak için kapsamlı bir arama çalışması yapmayı reddeden polis memurlarını utandırmak için çizmişti. Polislerin arama yapmayı reddetmelerinin gerekçesi Maria Sagrario’nun erkek arkadaşıyla kaçmış olduğunu düşünmeleriydi (Bonilla ve Pedroza, 2009). Polisler anneye yardım etmek yerine ona eve gitmesini ve kızının geri dönmesini beklemesini emrettiler. Yetmiş iki saat geçinceye kadar kayıp kişi ihbarında bulunmasına izin vermeyeceklerdi. Ama bekleme süresi geçtiğinde bile Maria Sagrario’nun yerini teşhis etmek için hiçbir şey yapmadılar; sadece aile üyelerinden duruma dair son gelişmeleri kendilerine bildirmelerini istediler. Maria Sagrario’nun cansız bedeni günler sonra, belirgin tecavüz ve işkence izleriyle birlikte ortaya çıktı.
Bu olay Paula Flores için bir dönüm noktasıydı; kızının ölümünü öğrendikten sonra kadın hakları mücadelesinde aktif rol almaya başladı. Flores bu durumu şu sözlerle ifade ediyordu: “Bütün bunlar olup biterken herkes sessiz kaldı. Aileler kızlarının cansız bedenlerine ulaştıklarında bunun mücadelenin sonu olduğunu düşündüler. Kızlarını buldular, onları gömdüler ve onlar için her şey orada sona erdi. Bizim durumumuzda ise, Maria Sagrario’nun bedenini bulduğumuzda hiçbir şey bitmedi. Hatta bu bizim için sadece başlangıçtı. Bizim mücadelemiz işte o zaman, Maria’nın bedenini bulduğumuzda başladı” (Bonilla ve Pedroza, 2009). Paula Flores o andan itibaren, diğer kadın cinayeti kurbanlarının ve zorla kaybedilenlerin anneleriyle beraber cinayetlere ve kaybedilmelere dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için elektrik ve telefon direklerinin üzerine siyah haçlar çizdikleri bir haç kampanyası başlattı. Ailelerin polislerin ihmallerini ve baştan savmalarını protesto etmek için başlattıkları bu kampanyayla beraber, geleneksel haç simgesi yeni bir anlam kazandı. Siyah ve pembe haçlar artık şehri baştan başa kaplamaya başlamış, devlet kurumlarının yoksul kadınları korumak için hiçbir şey yapmadıklarını sürekli hatırlatır olmuştu (Campos, 2002).
Pembe haçlar, kadın cesetlerinin bulunduğu mevkilere, bazen kurbanın ismiyle beraber yerleştirilmeye başlandı. Yine de pek çok kadın cesedinin kimliği teşhis edilemediğinden çoğu isimsiz haçın üzerinde siyah ve beyaz boyalarla sadece justicia (adalet) kelimesi yazıyordu. Kamusal alanlarda sergilenen bu pembe haçlar, kadın cinayetlerinin cezasız kaldığının bir göstergesi olarak zaman içerinde bütün şehri doldurdu. Kurbanların annelerinin öncülüğünü yürüttüğü bu haç kampanyası, Juárez’deki ana ticaret bölgesinin karşısında bulunan boş arazi Campo Algodonero’da (Pamuk Tarlası) tam sekiz kadın cesedinin bulunduğu 2001 yılından itibaren daha fazla görünürlük kazandı. Campo Algodonero’da ortaya çıkan cesetlerden sonra pek çok kitlesel protesto düzenlendi. Protestolara ek olarak, kadın cinayetlerine karşı mücadelenin sürekliliğini temsil etmeleri için biri Ciudad Juárez’de, diğeri de bir başka şehir olan Chihuahua’da olmak üzere iki tane haç anıtı dikildi.
Bu haç anıtlarının ilki Chihuahua’daki hükümet binasının önünde bulunan Hidalgo Meydanı’na, diğeri de Ciudad Juárez’deki Uluslararası Santa Fe Köprüsü’ne dikildi. Chihuahua’daki anıt yırtık kıyafetlerle, kurbanların fotoğraflarıyla ve Juárez’de 1993 yılından beri meydana gelen cinayetleri temsilen 260 tane çiviyle kaplandı (bkz: 3. Fotoğraf). Juárez’de sergilenen anıt ise, anıtın inşa sürecinde altı kadın cinayeti daha meydana gelmiş olduğu için 266 tane çiviyle kaplandı. İki anıtın üzerinde de kadın cinayetlerine karşı mücadelenin simgesi olan ¡Ni una Mas! (Bir kişi daha ölmeyecek!) talebi yazılıydı (bkz: 4. Fotoğraf). İki anıt da kadın cinayetleri sonucunda kaybedilen kadınları temsilen pembe boyayla boyanmıştı. Aktivist Irma Campos’un da belirttiği gibi, haçlar ancak “her bir kadın cinayeti vakası aydınlığa kavuştuğu gün” kaldırılacak (Campos, 2002). Böylece anıtların kamusal alandaki daimi varlığı, pek çok kadın cinayetinin arkasında devlet ihmali ve yozlaşmanın bulunduğunun bir hatırlatıcısı olacak.
Juárez ile Chihuahua’daki bu anıtlara, Flor de Arena (Kum Çiçeği) isimli başka bir muazzam heykel daha eşlik ediyor. Heykel, Şilili ünlü sanatçı Veronica Leiton tarafından toplumsal cinsiyete dayalı şiddete kurban giden kadınlar ve genç kızlar anısına tasarlandı. Bu bronz heykel Campo Algodonero’da, 2001 yılının Kasım ayında yine aynı yerde cesetleri bulunan sekiz kadının hatırası için dikildi (bkz: 5. Fotoğraf). Leiton’ın heykeli ismini, bölgenin coğrafi yapısının sonucunda kumlardan oluşan gül şeklindeki kalıntılardan alıyor (Fregoso, 2013). Heykelin kaidesini oluşturan kadın figür, eteklerinde boydan boya on beş gül bulunan tam boy bir elbise giyiyor; güllerin her biri yüz kadını simgeliyor. Bu kadın heykeli, Leiton’ın ifadesiyle özgürlüğe gözünü dikmiş, etrafına sakinlik ve tefekkür dağıtan güçlü ve genç bir kadını temsil ediyor (Fregoso, 2013). Heykelin hemen yanında, annelerin adalet için başlattıkları haç kampanyasına bir saygı duruşu ve hürmet nişanesi olarak ünlü pembe haç bulunuyor. Campo Algodonero’daki bu heykel, Leiton’a göre adalet ve toplumsal değişim mücadelesi sürdüren toplulukları güçlendirmek, onları bir araya getirmek için alternatif bir hakikat ve hafıza mekânı oluşturmayı amaçlıyor (Fregoso, 2013).
Mücadelede kullanılan bir başka nesne de, doğrudan kadınların zorla kaybedilmeleri meselesine odaklanan pesquisa’lar. Bunlar tek sayfadan oluşan, üzerinde “se busca” (kayıp aranıyor) yazısıyla birlikte kayıp kişilerin fotoğraflarını gösteren ilanlar. Kaybedilen kadınların anneleriyle akrabaları, kızlarının nerede olduklarına dair bilgi toplamak umuduyla Juárez şehir merkezindeki sokak duvarlarıyla ticari müesseselere bu kayıp ilanlarını yapıştırıyorlar (bkz: 6., 7., 8., ve 9. Fotoğraflar). Bunları şehrin her tarafında görmek mümkün, ancak çoğunlukla merkezdeki çarşılara dağıtılıyorlar. İlanların aşıldığı bölgelere bakarak, kadınların çoğunlukla nerelerde kaybedildiğine dair görsel bir harita oluşturmak mümkün (Rodríguez Nieto, 2012b).[iii] Şehrin merkezinde bulunan çok sayıda kayıp ilanı, zorla kaybedilmelerin artık ürkütücü boyutlara ulaştığının da bir göstergesi.
Aynı şekilde grafitiler de şehirdeki kadın cinayetlerini, zorla kaybedilmeleri ve uyuşturucuyla bağlantılı şiddeti belgeliyor. Aktivist Aime Flores’in de belirttiği gibi, Juárez’deki grafitiler öldürülen insanların şehir için büyük bir kayıp olduğunu not düşüyor. “Ölen bu kadınlarla erkeklerin her biri,” Flores’in de dediği gibi, “bir isme ve geçmişe sahip. [Ölenler] soğuk rakamlar değil, gerçek insanlar. Grafitiler de işte bunu simgeliyor; aynı zamanda barış ve dayanışma talebinde bulunuyor” (Aime Flores, kişisel görüşme, 2013). Grafitiler, terk edilmiş, yıkılmış evleri süsleyerek Juárez’i iyileşmeye ihtiyaç duyan, yaralı bir şehir olarak resmediyor (bkz: 10. Fotoğraf). Kadın haklarını, demokrasiyi ve dayanışmayı vurgulayan mesajlar grafitiler aracılığıyla şehrin her yerinde. Grafitilerin stilleri, biçimleri, mesajları değişiklik gösterse de, “paz en Ciudad Juárez (Ciudad Juárez’de barış)” ya da “respeta a las mujeres (kadınlara saygı)” sıklıkla tekrar eden motifler arasında.
Kadın cinayetleri karşıtı mücadele de izini çoğunlukla duvarlara, köprülere, binaların cephelerine bırakıyor. Bu izlerde insanların şehirle ilgili hak talebinde bulunduklarını da görmek mümkün. Bu hak talebinin benzersiz bir başka yolu da şehrin çeşitli yerine asılan poemanta’lar, yani üzerinde sevgiden, barıştan ve dayanışmadan bahseden şiirler yazılı büyük afiş ve pankartlar. Kamusal alanlarda sergilenen bu poemanta’lar, uyuşturucu çetelerinin en çok başvurduğu iletişim yöntemlerden birisi olan narcomanta’ları anımsatıyor. Uyuşturucuyla bağlantılı şiddetin tavan yaptığı dönemlerde şehir pek çok kez her tarafın ölü bedenlerle dolmasına neden olan toplu infazlara şahit olmuştu. Juárez’in sakinleri, cesetlerin yanında sıklıkla bir narcomanta, yani kartondan pankartlara yazılı ve askerlere, polislere ve rakip uyuşturucu çetelerine yönelik tehditler içeren mesajlar buluyorlardı. Kadın cinayetlerine karşı protestolardaysa eylemciler şehrin çeşitli yerlerine tehdit mesajları içeren narcomanta’ların aksine, şiddetin sona ermesini ve barışın tesisini talep eden poemanta’lar asıyorlar (bkz: 11. Fotoğraf).
Yukarıda bahsettiğim bu gündelik nesneler, Juárez’de kadın cinayetlerine ve kadınların zorla kaybediliyor oluşuna görünürlük kazandırıyor. Aynı zamanda bu cinayetleri meydana getiren, onları sürdüren yapısal nedenlere de şahitlik ediyor, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve giderek artan ölümler karşısında hükümetin kılını kıpırdatmıyor oluşuna dikkat çekiyorlar. Protesto amacıyla kullanılan bu nesneler ayrıca ölenlerin hatırasını canlı tutuyor. 2002 yılında, Chihuahua’daki haç anıtının dikildiği sırada bir aktivistin de dediği gibi, bu gündelik nesneler zamansız ölen kadınların unutulmamalarını, toplumsal hafızada yaşamaya devam etmelerini sağlıyor (Aragon, 2002). İnsanlarla insan olmayan [nonhuman] varlıkların oluşturduğu bu kümenin [assemblage] Meksika’daki kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi tanımlayan bir özellik ve şehrin mekânsal dönüşümünün arkasındaki hakikat olduğunu düşünüyorum.
Kadın cinayetlerine karşı verilen mücadeleye bu şekilde gündelik nesneler ışığında bakmak bize beş önemli içgörü sağlıyor: 1) Eylemlilik çeşitli biçimlere bürünebilir; insan bedenlerini içerse de onlarla sınırlı değildir. 2) Protesto nesneleri siyasal eylemin zamansallığını aşar, örneğin kadın cinayetleri meselesinde cinayetleri görünür kılmak için şehrin fiziksel görüntüsünü değiştirir. 3) Kolektif eylem pek çok farklı gücün birleşiminden oluşur, sadece birlikte hareket eden insanları değil, aynı zamanda insan olmayan şeyleri de içerir. 4) Protesto nesneleri, özellikle de bedenlerin eylemi gerçekleştirmediği ya da gerçekleştiremediği aşırı baskı dönemlerinde, mücadeleyi ve eylemliliği sürdürürler. 5) Son olarak da, Ciudad Juárez’deki protesto nesneleri, tam da şehirde toplumsal cinsiyet adaleti olmadığı için vardır. Bütün bunlar bize gösteriyor ki, Bennett’in bir başka bağlam üzerinden öne sürdüğü gibi, nesneler “çoğu zaman cansız şeyler, pasif araçlar, rastlantısal kesintiler ya da arka plandaki cisimler” olarak görülseler de kendilerine özgü bir failliğe sahiptirler (Khan, 2012, s. 43).
III. Hisli Varlıklar, Maddi Ortamlar, Nesnelerin Failliği
Peki eylemlilik faaliyeti neden temelde bir insan girişimi olarak görülür? Eylemlerin ve toplumsal hareketlerin başarısı şimdiye kadar hep dahil edilme, tanınma veya kitlelerin toplumsal ve siyasal değişim taleplerini karşılayacak yeni yasalar inşa etme gibi kıstaslar üzerinden değerlendirildi. Ciudad Juárez’deki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmeyi hedefleyen mücadeleleri anlayabilmek için insanların ne gibi eylemlerde bulunduklarına bakmak önemlidir. Ancak buradaki hedefim, adaleti ve ‘başarı’yı ölçme kriterlerinin neden diğer eylem biçimlerini dışlayıcı bir şekilde sadece insan bedenlerine odaklandığını sorgulamak. Bunu yapmamın bir nedeni kadın cinayetlerine karşı mücadelenin devam eden bir süreç olduğunu vurgulamak. Bir başka nedeni de toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yürütülen mücadelenin hâlâ yoksul kadınları etkileyen farklı şiddet biçimlerine yönelik mücadeleyle bir arada bulunması. Ayrıca, sadece insanların failliğine odaklanmak bu mücadelelerde kullanılan gündelik nesnelerin yerine getirdiği farklı işlevleri görmeyi engelliyor.
Gloria Anzaldúa’ya göre nesnelerin failliğine yönelik ilginin azlığı, Batı geleneği temsilcilerinin “objektif” bilimi yaratmaya çalışırken kendilerini nesnelerle bazı insanlardan uzak tutmaya çalışmalarına dair gösterdikleri bilinçli bir çabanın sonucu. Marisol de la Cadena da, Peru’nun Cuzco şehrindeki Ausangate dağını korumak icin 2006 yılında patlak veren ve yerli topluluklar tarafından yürütülen mücadeleyi analiz ederken benzer bir sav öne sürüyor. De la Cadena’ya göre, yeryüzü varlıkları (earth-beings), aslında modernizmin yok etmeye çalıştığı yerli deneyiminin bir parçası. Ekvador yasalarında yeryüzü varlıklarına da yer verilmiş olması, insan ile insan olmayanlara dair algılarımızı yeniden tanımlamaya çalışan uygulamalara bir örnek (De la Cadena, 2010). Judith Butler da De la Caena’nın yeryüzü varlığı kavramına dair yürüttüğü tartışmayı tamamlayıcı şeyler söylüyor. Butler’a göre maddi ortam, günümüz mücadelelerinde önemli bir rol oynuyor, bu nedenle siyasal mücadelenin de bir parçasıdır. Butler analizini ABD’deki İşgal Hareketi ve Mısır’daki kitlesel gösteriler üzerinden yapıyor. “Müttefik Bedenler ve Sokağın Siyaseti” adlı makalesinde siyasal eylemin mekânla ve maddesellik ile yakın bir ilişkisi olduğunu söylüyor. Kamusal eylemin ürettiği şey tam da budur; mekân kamusal bir özelliğe sahiptir, aynı zamanda maddi koşullar da eylemi destekler. Butler’a göre, siyasal eylem sadece insanların ne yaptıkları ile tanımlanmaz. İnsanların protesto etmek için kitlesel olarak ne yaptıkları elbette önemlidir. Ancak “insanlar nasıl harekete geçerler, harekete geçmek için ne gibi mevcut koşullara sahiptirler, siyasal eylem ile ne gibi taleplerde bulunurlar” gibi sorular da eşit derecede önem arz eder. Butler’in bu sorulara cevabı, mekânın ve maddi ortamın eylemin asli unsurları olduklarıdır. Aynı zamanda, örneğin kadınlar ya da cinsel kimliği nedeniyle azınlık konumuna düşürülmüş olanlar için sokakları daha güvenli hâle getirmek istendiğinde, veyahut daha iyi çalışma tesisleri ve hastaneler için mücadele verildiğinde, mekân ve maddi ortam eylemcilerin elde etmek için mücadele ettiği şeylere dönüşür (Butler, 2011).
Janey Bennett, Vibrant Matter adlı kitabında bir adım ileri giderek nesnelerin hayati güce sahip olduğu fikrini ciddiye alan “felsefi ve siyasal bir proje”nin peşine düşüyor (Bennett, 2010, s. vii). İnsanı düşünmeye zorlayan bu fikir, siyasal kuramcılar için gündelik nesnelerin kamusal alanda aldıkları aktif rolü tartışmak adına önemli bir alan açıyor (Bennett, 2010). Nesneler genellikle hareketsiz ya da pasif cisimler olarak betimlenseler de, Bennett için maddi şeyler siyasi bir biçimde hareket edebilirler. Gerçi kemik, su ve enerjiden oluştukları için aslında insanlar da cismi bir varlıktırlar. Bennett insanlıkla şeyliğin birbiriyle örtüştüğünü öne sürerek insan ve insan olmayan arasındaki ilişkiyi yatay bir düzlemde buluşturuyor. Bu kavramsallaştırmanın bir sonucu olarak cisimler de canlı, enerjik, ve titreşen şeyler olarak kabul edilebilir. Bennett’in kavramsallaştırması nesnelerin insanlardan daha fazla faillik ya da güce sahip olduğunu iddia etmiyor. Aksine, vurgulamak istediği mesele, insanlarla insan olmayanların belli etkiler doğuran, aktif güçlerden oluşan bir kalabalık oluşturdukları. Bu vurgu, failliğin çeşitli eyleyenler (actant) tarafından eşit derecede yerine getirildiği anlamına da gelmiyor. Burada yapmaktan kaçınmamız gereken bir başka şey, nesnelerin gücünü insanların gücüne indirgemekten kaçınmak. Bunu yaptığımız an, gündelik nesnelerin belirli etkiler doğurabildiklerini, etki doğurdukları için siyasete aktif bir şekilde katıldıklarını söylemek daha da zorlaşır.
Bennett’e göre “nesneler gerçekten de bedenlerimizi etkilerler, onların gücünü artırırlar ya da azaltırlar” (Bennett, 2010, s. 3). Geleneksel olarak dini bir nesne olarak kabul edilen haç, Paula Flores ile kadın cinayetine karşı mücadele eden aktivistler tarafından kullanıldığında birer eyleyen olarak okunabilirler. Bruno Latour’un kavramsallaştırmasından hareketle, Bennett eyleyeni insan ya da insan olmayan eylem kaynağı olarak tanımlar. Eyleyenlerin bir şeyler yapma gücü vardır, değişim yaratmak için yeterli bir tutarlılığa sahiptirler; belirli etkiler üretir, olayların gidişatını değiştirirler. Bu anlamda birlikte bulunduğu diğer varlıkları değiştiren herhangi bir şey eyleyen olabilir; eyleme kabiliyetini eylem hâlinde olmasından değil, değişiklik yaratabilme kapasitesinden alır. Bu tanımlamadan da anlaşılabileceği üzere eyleyen terimi şeylerin “eyleme” yeteneğine sahip olduklarını, çeşitli etkiler ürettiklerini ya da başka güç formlarıyla birleşerek değişim yarattıklarını gösterir.
IV: Eylemleri Genişletmek
Makalenin bu son kısmında protesto amacıyla kullanılan iki nesneye, pembe haçlarla pesquisa’lara, yani kayıp ilanlarına daha yakından bakacağım. Bu nesnelerin Ciudad Juárez’deki toplumsal cinsiyet siyasetini hangi şekillerde değiştirebildiklerini, bunun için nasıl gibi bir güce sahip olduklarını tartışacağım. Haç, sonsuz hayatı simgelediği için Meksika dini kültüründeki defin ritüellerinin temel bir unsurudur. Katolik kültüründe de İsa’nın kendi ölümüne galip gelmiş olduğunu işaret eder (Bennett, 2010). Ancak haçın Juárez’deki kamusal alanlarda sergilenmesi siyasal talepte bulunmak adına dinin gücüne başvurmaktan çok daha fazlasını yapıyor.
Rosa L. Fregoso haklı olarak şunu söylüyor: Ciudad Juárez’de sergilenen pembe haçlar kurbanların ailelerinin acılarıyla dertlerine ses veren, bunları söze döken “en uzun soluklu ve görünür sembollerdir” (Fregoso, 2006, s. 122-3). Ancak Fregoso pembe haçları yine de kadına yönelik şiddetin sürekliliğini görünmez kılan devlet iktidarına karşı yürütülen mücadeleyle yerel Meksika Katolisizminin birleştiği bir sembol olarak görüyor. Fregoso’un pembe haçlara dair yürüttüğü bu analiz şu noktaları görmemizi sağlıyor:
1) Pembe haç, kadına yönelik şiddet kurbanlarına mevcudiyet kazandırdığı ve onları kişileştirdiği için bir bellek sembolü işlevini görür.
2) Kurbanların her birinin yaşadığı cinsel şiddeti izleyenlere hatırlatarak cinayetleri soyut birer olaydan çıkarıp somutlaştırır, böylece geçmişe anlam verme sürecini görünür kılar.
3) Kültürel görünürlük mücadelelerinde duygulanımların kullanımından yararlandığı için siyasal alanı diğer benzer kullanımlara açar.
Yüzlerce kadının maruz kaldığı şiddeti somut birer olaya dönüştürürken aynı zamanda onların hatırasını da yaşattıkları için pembe haçların kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin en güçlü sembolü olduğu noktasında Fregoso’yla aynı fikirdeyim. Ancak pembe haçın gücünün dinden kaynaklandığı fikrine katılmıyorum. Tam tersine, haçın gücünün, devletin vurdumduymazlığının da benzer bir şiddet ürettiğine dikkat çekmek için diğer pek çok nesneyle birlikte sergileniyor olmasından geldiğini düşünüyorum. Pembe haçların kamusal alandaki varlıkları bu cinayetlerin cezasız kalmaya devam ettiklerini imlediğinden devletin de bu şiddetin bir parçası olduğunu sürekli hatırlatıyor. Haçlar aynı zamanda bize Meksika’da adaletin eşitsiz dağıldığını da söylüyor; çünkü uzun yıllar boyunca ötekileştirilen topluluklar devletin korumasından herhangi bir şekilde yararlanamadıkları gibi bir de sürekli bu sözümona koruyucu kurumların şiddetine hedef kalıyorlar. Irma Campos’a göre haçlar Meksika’daki mücadeleye özgü bir sembol çünkü kadın cinayetlerine karşı kullanılmalarının yanı sıra Ciudad Juárez ve Chihuahua’daki mevcut şiddet ortamına da işaret ediyorlar (Campos, 2002). Sandra Rodríguez Nieto’nun da belirttiği gibi, Meksika bu şiddet nedeniyle şu anda “ölü bedenler çöplüğüne” dönüşmüş durumda (Rodríguez Nieto, 2012, s. 36).
Pembe haç kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi simgelerken, pesquisa’lar Ciudad Juárez’de kadınların zorla kaybedilmelerine karşı sürdürülen mücadeleyi temsil ediyor. Kadınların zorla kaybedilmeleri arttıkça şehrin merkezi, kadınların fotoğraflarının basılı olduğu bu kayıp ilanlarıyla dolmaya başladı. Kurbanların aileleri, kayıplarla ilgili bir habere ulaşabilecekleri umuduyla bu ilanları telefon ve elektrik direklerine, duvarlara, işyerlerine astılar. Şehirdeki neredeyse her duvar kayıp kadınların yüzlerinin bulunduğu hatırı sayılır sayıda ilanla dolu. İlanlar yerel hükümet tarafından sürekli duvarlardan indiriliyor ya da imha ediliyor olsa da kurbanların aileleri geri gelip ilanları tekrar duvarlara asıyorlar. Bu durumun bir sonucu olarak da ilanlar Ciudad Juárez’i bir “kayıp” kadınlar şehrine büründürerek şehrin görünümünü değiştiriyor.
İlanlar kadınların ticari mekânlardaki, sokaklardaki, işyerlerindeki, evlerdeki, otobüs duraklarındaki yokluklarını görünür kılıyor (bkz: 9. Fotoğraf). Bu görünür kılma eylemi, zorla kaybedilme olgusunun soyutluğunu kırarak onu cisimleştiriyor, şehirden yok edilen kadınların yüzlerini somutlaştırıyor. İlanlar aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin sürekliliğini de temsil ediyor, kamu politikalarının sadece uyuşturucuyla mücadeleye yönelerek kadına yönelik şiddeti göz ardı ettiğini teşhir ediyor. Kişi sadece bir ya da iki tane değil yüzlerce ilan gördüğünden, duvarlara asılı ilanların sayıca çokluğu Juárez’deki sorunun ağırlığına da dikkat çekiyor. Kadınların resimlerine bakmak insanın huzurunu kaçıran, kuvvetli bir etkiye sahip. Bu ilanlar yoldan geçen kişilere birisinin kızını, kardeşini, âşığını, kız arkadaşını, annesini ya da dostunu kaybetmiş olduğunu söylemekle kalmıyor; aynı zamanda kayıp kadının nerede olduğunu sorarak onları tepki vermeye zorluyor.
İlanlar seyircileri başka şekillerde de harekete geçmeye zorluyor. Örneğin dolaylı yollardan da olsa, kişiye şehirde bu kadar fazla kayıp kadın yüzü görmesine rağmen nasıl olup da hâlâ istifini bozmuyor olduğunu sorgulatıyor. İlanlardaki yüzler, seyircilerden, kendilerini kurtarmalarını talep ediyor. İlanların Juárez’in merkezindeki sürekli varlığı seyircilerden aynı zamanda, kadınların ve genç kızların şehirden kaybedilmelerinin normalleşmesine direnmelerini talep ediyor. Yukarıda bahsedilen pembe ve siyah haçlarda olduğu gibi, ilanlar da kurbanların bedenleri hâlâ kayıp olsa da yüzlerini şehre geri döndürerek topluma bu kadınlara karşı borçlu olduklarına dair güçlü bir mesaj gönderiyor. Seyircilerden kaybedilen kadınların bulunmalarına yardım etmelerini istiyor. Bu çağrıyla, kaybedilen kadınların ve genç kızların her neredelerse bulunarak kendilerini bekleyen aileleriyle dostlarına geri getirilmeleri talep ediliyor.
Hükümet yetkilileri kadına yönelik şiddeti her zaman her şehirde olan “normal” bir olay olarak ele alsalar da, sergilenen nesneler kadın cinayetlerinin Ciudad Juárez’de merkezi bir sorun olduğunu gösteriyor. Bu makalede öne sürdüğüm gibi, şehrin gözle görülür bir dönüşüm geçirmesi, tam da kadın cinayetlerine yönelik mücadele için seferber edilen ve kamusal alanda sergilenen nesnelerin etkisi sonucunda gerçekleşiyor. Sanatçı Rigo Maldonado’yla Victoria Delgadillo da haçlar ile pesquisa’ların kadın cinayetleri felaketini aktarmadaki güçlerini Ciudad Juárez’e yaptıkları ilk ziyarette açıkça hissettiklerini söylüyorlar. Maldonado nesnelerin bu gücünü şu sözlerle ifade ediyor:
Telefon direkleri, pembe arka plan üstüne siyah haçlarla boyanmıştı. Bazıları zar zor fark ediliyordu, bazıları ise daha yeni çizilmiş gibiydi. Ölmüş olan her bir kadın için bir haç çizildiğini söylediler bize. İnsanlar günlük faaliyetlerine devam ederken bu haçlar göze çarpıyordu. Haçların yanı sıra, kaybedilen kadınların posterleriyle de karşılaştım. Posterlerin altındaki el yazıları bütün hikâyeyi özetliyordu: Se busca ya da La han visto?… (Kayıp aranıyor ya da Bu şahsı gördünüz mü?…) Haçlar ve posterler bende anlaşılması güç bir etki bırakmıştı. Juárez’de bulunma sebebime odaklanamayacak durumdaydım, dikkatimi sadece haçlara ve genç kadınların yüzlerine verebiliyordum. Daha sonra fark ettim ki kaybedilmeler birer söylenceden ibaret değildi; hepsi gerçekti. Hatta Ciudad Juárez’de kadınlar toplu şekilde kayboluyorlardı (Delgadillo ve Maldonado, 2003, s. 181).
Bu alıntının da gösterdiği üzere, pembe haçlarla pesquisa’lar toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin boğucu varlığını dile getiriyor. Nesnelerin kamusal varlıkları kadın cinayetlerinin sürekliliğini göstermekle kalmıyor, bu sorunun çözümüne dair herhangi bir siyasi irade olmayışına da işaret ediyor. Maldonado, Juárez ziyaretinden sonra durumu görmezden gelemeyerek cinayetleri ve kaybedilmeleri herkese anlatmak için diğer birkaç sanatçıyla birlikte Hijas de Juárez (Juárez’in Kızları) isimli bir sergi düzenledi. Burada, Maldonado’nun harekete geçme kararının arkasında pembe haçlarla kurbanların fotoğraflarının kendisi üzerinde bıraktığı etkinin yattığını vurgulamakta fayda var. Yukarıdaki aktarılan sözlerinde de görülebileceği gibi, Ciudad Juárez’de sergilenen pembe haçlarla pesquisa’lar, insan bedenlerinin yokluğunda dahi seyirciyi etkileme gücüne sahip. Bu sözleri aynı zamanda Bennett’in de ifade ettiği gibi failliğin hem insanları hem de insan olmayan unsurları kapsadığını, insanlarla insan olmayan nesnelerin birlikte hareket ederek bir etki ürettiğini gösteriyor (Khan, 2012).
Ciudad Juárez ile Chihuahua’da sergilenen gündelik nesneler suçların cezasız kalmaya devam ettiğini gösteriyor. Hükümet yetkilileri bu kadınları kimin, hangi nedenle öldürdüğüne dair resmi soruşturma yapma konusunda sınıfta kaldığı için bu suçlar her gün yeniden tekrarlanıyor. Sergilenen nesneler, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin kurumların ihmali yüzünden devam ettiğine dikkat çekerek bu kurumlar hakkında bir suç duyurusu işlevini de yerine getiriyor. İşte tam da bu nedenle, Chihuahua’daki haç heykeli halka açılmasının hemen ertesinde vermek istediği mesajı etkisiz hâle getirmek isteyen bir grup tarafından ateşe verilmişti. Eylemi gerçekleştirenler, heykeli ateşe vermelerinin gerekçesi olarak heykelin seyircilere süregiden kadın cinayetleri gerçeğini hatırlatmasını ve bu yüzden şehrin imajına zarar vermesini göstermişlerdi. Yine de eylemin hemen ardından bir başka haç heykeli sipariş edilmiş, yeni heykel aynı yerde sergilenmeye devam etmişti (Ramos, 2006). Dikilen ilk heykelin başına gelen vandallık, gündelik nesnelerin protestolarda kullanılan birer araçtan çok daha fazlası olduklarını gösteriyor.
İnsan olmayan bu maddeler, devletin kadın cinayetlerini soruşturmadaki başarısızlığına karşı bir anlamda her gün eylem yapıyor oldukları için siyasal mücadeleyi daha kalıcı hâle getirirler. Aynı zamanda kamusal eylemleri çeşitlendirirler. Daha da önemlisi, bağımsız aktivist Linda Flores’in haç heykelinin önemine dair yaptığımız bir konuşmada dediği gibi, insanların harekete geçemediği durumlarda protesto nesneleri harekete geçerler. Tam da bu aktivistin belirttiği üzere, “haçlar kadın cinayetlerine karşı mücadelede merkezi öneme sahiptir. Kurbanların anneleri hayatta oldukları sürece eylemlerini sürdüreceklerine, kadın cinayetlerini ifşa edeceklerine dair yemin etmişlerdir. Fakat bu anneler öldüklerinde ya da devletin baskısına maruz kaldıklarında, haçlar bütün bu adaletsizliğin gerçekleşmesine neden olan siyasal sisteme karşı mücadele etmeye devam edeceklerdir” (Linda Flores, kişisel görüşme, 2012).
V. Sonuç: Kolektif Eylemi Yeniden Düşünmek
Bu makale, insan olmayan nesnelerin failliğine dair günümüz teorik tartışmalarına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Aynı zamanda Ciudad Juárez ile Chihuahua’da kadın cinayetlerine karşı gerçekleştirilen yakın dönem eylemlilikler üzerinden, maddi nesnelerin toplumsal hareketler içerisinde giderek daha fazla siyasal özne özelliği kazandığını iddia ediyor. Makalenin bu savı, Gloria Anzaldúa’yla Marisol de la Cadena’nın cansız nesneleri siyasal alan içerisinde anlaşılmaz olarak resmeden egemen siyasal kavramsallaştırmaları tersyüz etme çabalarıyla örtüşüyor. Bennett de benzer bir şekilde, “insanlarla insan olmayan şeyler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için daha yatay temsil biçimleri bulmamız” gerektiğini söylüyor (Bennett, 2010, s. 98). Bennett’in kavramsallaştırması, insan bedenine indirgenemeyecek, farklı şekillerde ortaya çıkan ve deneyimlenen faillikleri dikkate almamız için önemli bir başlangıç noktası sunuyor. Ciudad Juárez’deki kadın cinayetlerine karşı mücadelede, siyah ve pembe haçlar, grafitiler, haç anıtları, poemanta’lar, pesquisa’lar, insan bedenlerinin iştirak etmediği ya da edemediği, ABD-Meksika sınırının giderek artan bir biçimde militerleştiği ya da denetime tabi tutulduğu dönemlerde dahi eylemlerini sürdürmüşlerdir. Protesto nesnelerinin harekete geçirilmesi tam da bu nedenle gündelik şeylerin failliğinin insan bedenlerine indirgenemeyeceğini göstererek protestoyla kolektif eylemin tanımını genişletir.
Protesto nesneleri, toplu yürüyüşlerin, konvoyların ve mitinglerin kısa süreli zamansallığını genişlettiklerinden Ciudad Juárez’de farklı bir işlev görüyor. Bu nesnelerin kamusal alanda sergilenmeleri, yoksul kadınların her gün karşılaştıkları şiddeti görünür kılarak şehrin çehresini değiştiriyor. Bu makalede tartışmaya açtığım protesto nesneleri şehrin görünümünü değiştirmeye, cinayetlerin kasıtlı olarak işlendiklerini gün yüzüne çıkarmaya yardımcı oluyor. Eylemin ve eylemliliğin geleneksel tanımlarını sorunsallaştırarak bu tanımları çoğullaştırıyor. Böylece Ciudad Juárez’i, insan bedenlerinin sokaklara dökülüp dökülmemesinden bağımsız olarak, bir direniş ve daimi protesto şehri olarak yeniden yorumluyor.
1. Fotoğraf: El Umbral de Milenio (Milenyumun Eşiği)
2. Fotoğraf. Voces sin Eco (Yankısız Sesler), Siyah Haç Kampanyası
Fotoğraf, Victoria Delgadillo’nun Hijas de Juárez (Juárez’in Kızları) Sergisi’nden alınmıştır.
3. Fotoğraf. Chihuahua şehrindeki haç anıtı
4. Fotoğraf. Ciudad Juárez’deki haç anıtı
5. Fotoğraf. Sanatçı Veronica Leiton’ın Ciudad Juárez’deki Flor de Arena (Kum Çiçeği) heykeli.
6. Fotoğraf. Ciudad Juárez’den bir pesquisa örneği.
7. Fotoğraf. Ciudad Juárez’den bir pesquisa örneği.
8. Fotoğraf. Ciudad Juárez’den bir pesquisa örneği.
9. Fotoğraf. Ciudad Juárez’de kadınların zorla kaybedilmelerini temsil eden bir afiş.
10. Fotoğraf. Ciudad Juárez şehir merkezinde bir grafiti.
11. Fotoğraf. Chihuahua’dan bir poemanta örneği.
KAYNAKÇA
Anzaldúa, Gloria. 1987. Borderlands/la frontera: The New Mestiza. Spinsters Aunt Lute.
Aragon, Olga. 2002. “Mujeres de negro’ exigen que los crímenes no pasen al olvido: instalan nueva cruz.” El Diario (Ağustos 8).
Bennett, Jane. 2010. Vibrant matter: a political ecology of things. Durham, NC: Duke University Press.
Bolaño, Roberto ve Natasha Wimmer. 2008. 2666. New York, NY: Farrar, Straus and Giroux.
Bonilla, Rafael ve José Ramón Pedroza. 2009. La Carta. IMCINE- Huapanguero Volador Films. http://www.cultureunplugged.com/play/2859/La-Carta (2012’de erişilmiştir).
Butler, Judith. 2011. “Bodies in alliance and the politics of the street (Müttefik bedenler ve sokağın siyaseti).” Europäisches institut für progressive kulturpolitik, http://www.eipcp.net/transversal/1011/butler/en. (1 Aralık 2011’de erişilmiştir).
Campos, Irma. 2002. Éxodo por la vida: ¡ni una mas! comunicado. Issued at the inauguration of the ¡ni una mas! campaign. Chihuahua, Chi. (8 Mart).
Chávez Cano, Esther, Gloria Ramírez, ve Ignacio Hernández. 2010. Construyendo caminos y esperanzas. Ciudad Juárez, Chi: Casa Amiga Centro de Crisis, AC.
_________. Collection. Ms 0471. New Mexico Devlet Üniversitesi Kütüphanesi, arşivler ve özel koleksiyonlar bölümü.
Centro de los Centro de los Derechos Humanos de las Mujeres (CEDEM), Justicia Para Nuestras Hijas (JPNH), ve Mukira A.C. 2012. “Juárez and Chihuahua war on drugs and CEDAW recommendations.” 52. CEDAW Oturumu için Gölge Rapor. http://www2.ohchr.org/english/bodies/cedaw/docs/ngos/CEDEHM-JPNH-MUKIRA_ForTheSession_E.pdf (8 Ocak 2012’de erişilmiştir).
Cairns, James Irvine ve Alan Sears. 2012. The democratic imagination: envisioning popular power in the twenty-first century. University of Toronto Press.
De la Cadena, Marisol. 2010. “Indigenous cosmopolitics in the Andes: conceptual reflections beyond ‘politics.’” Cultural Anthropology 25 (2): 334-370.
Delgadillo, Victoria ve Rigo Maldonado. 2003. “Journey to the land of the dead: a conversation with the curators of the hijas de Juárez exhibition,” AZTLAN – A Journal of Chicano Studies 28 (2): 179-202.
Flood, Catherine ve Gavin Grindon. 2014. “What are disobedient objects?” Victoria and Albert Museum Blog, Section: disobedient objects. http://www.vam.ac.uk/blog/disobedient-objects/what-are-disobedient-objects (21 Kasım 2014’te erişilmiştir).
Fregoso, Rosa L. 2006. “We want them alive!: the politics and culture of human rights.” Social Identities 12 (2): 109-138.
_________. 2009. Witnessing and the poetics of corporality. Kalfou 1 (1): 8-20.
_________ ve Cynthia L. Bejarano. 2010. Terrorizing women: feminicide in the Américas. Durham, NC: Duke University Press.
_________. 2013. “For the women of Ciudad Juárez.” The Feminist Wire. http://thefeministwire.com/2012/12/for-the-women-of-ciudad-juarez (1 Ocak, 2013’te erişilmiştir).
González Rodríguez, Sergio. 2011. The femicide machine. Los Angeles, CA: Semiotexte.
Gibler, John. 2011. To die in Mexico: dispatches from inside the drug war. San Francisco, CA: City Lights Books.
Inter-American Commission of Human Rights. 2003. “The situation of the rights of women in ciudad juárez, mexico: the right to be free from violence and discrimination.” OEA/Ser.L/V/II.117, Doc. 44, 7 (Mart 2003’te erişilmiştir).
Juris, Jeff S. 2012. “Reflections on #occupy everywhere: social media, public space, and emerging logics of aggregation.” American Ethnologist 39 (2): 259-279.
Khan, Gulshan A. 2012. “Vital materiality and non-human agency: an interview with Jane Bennett.” In Dialogues with contemporary political theorists. Browning, Gary K., Raia Prokhovnik, ve Maria Dimova-Cookson (yay. haz.). Houndsmill, Basingstoke, Hampshire: Palgrave Macmillan.
Monárrez Fragoso, Julia. 2013. “Mapa del feminicidio en América Latina.” http://proyectocuerpodemujerpeligrodemuerte.wordpress.com/2013/07/05/mapa-del-feminicidio-en- america-latina-2013/ (Ocak 2014’te erişilmiştir).
Nieves, Evelyn. 2002. “To work and die in Juárez.” Mother Jones Magazine Mayıs/Haziran http://www.motherjones.com/politics/2002/05/work-and-die-juarez (2014’te erişilmiştir).
Ramos Carrasco, Martha Graciela. 2006. Memorias 1995-2006. Chihuahua, Chi: Mujeres por Mexico en Chihuahua A.C.
Rebolledo, Antonio. 2013. “En el olvido, el Umbral del Milenio. El Diario de Juárez, Ciudad Juárez,”, Chi., http://diario.mx/Local/2013-07-21_ab6a6499/en-el-olvido-el-umbral-del- milenio. (21 Ocak 2013’te erişilmiştir).
Rodríguez Nieto, Sandra. 2012. Fábrica del crimen. México, DF: Temas de Hoy.
_________. 2012(b). “Se concentran en calle mina desapariciones de mujeres.” El Diario.
Russell, Diane. “The origin and importance of the term femicide.” Kişisel Websitesi. http://www.dianarussell.com/origin_of_femicide.html (1 Ocak 2014’te erişilmiştir).
Sutton, Barbara. 2010. Bodies in crisis: culture, violence, and women’s resistance in neoliberal Argentina. New Brunswick, NJ: Rutgers University Press.
Turati, Marcela. 2012. “Las tumbas de Calderon.” Proceso. http://www.noticiasnet.mx/portal/general/seguridad/131249-las-tumbas-de-calderón (1 Ocak 2014’te erişilmiştir).
Toufic, Jalal. 2009. The withdrawal of tradition pass a surpassing disaster. Forthcoming Books.
Wright, Melissa W. 2006. Disposable women and other myths of global capitalism. New York, NY: Routledge.
_________. 2007. “Urban geography plenary lecture -femicide, mother-activism, and the geography of protest in northern Mexico.” Urban Geography. 28 (5): 401-425.
[i] Casa Amiga Ciudad Juárez’de kadınlara yönelik giderek artan şiddeti gündeme getirmek için kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu.
[ii] 2001 yılının Mayıs ayında, Pan Amerika Otoyolu’nun 28. kilometresinde açılışı yapılan bu heykel, sanatçı Pedro Francisco Rodriguez Delgado tarafından tasarlanmıştır (Rebolledo, 2013).
[iii] Rodríguez Nieto, çalışmasında son yıllarda en az on bir kadının Mina Caddesi’nde ortadan kaybolmuş olduğunu söylüyor. Caddenin dört bir tarafı barlar ve genelevlerle çevrili. Mina Caddesi aynı zamanda Ciudad Juárez’in batı yakasına giden tüm halk otobüslerinin de uğrak noktası. Rodríguez Nieto, kayıp kadınların bu otobüslerden biriyle Mina Caddesi’ne geldiklerini, sonrasında civarda bir yerlerde kaçırılmış olduklarını belirtiyor.