Taghreed Yahia-Younis ve Rela Mazali, Eylül 2019’da aramızdan ayrılan Cynthia Cockburn’un anısına ortak bir yazı kaleme aldılar. Bu yazıda, bağımsız bir akademisyen, bir aktivist ve feminist bir kadın olarak tanıdıkları Cynthia’yı takdirle andılar. Cynthia’nın anısına yazdıkları bu yazıyı iki yazarın arasındaki diyalog şeklinde oluşturmayı özellikle tercih ettiler. Çünkü her ne kadar yazarlar İsrail/Filistin’deki ayrımcılığa ve militarizme karşı kadın hareketinin bir parçası da olsalar doğuştan, sosyal olanaklar ve kültür açısından Cynthia’nın “bir uçurum” dediği şeyin zıt taraflarında konumlandırılmışlardı. Cynthia'nın çalışmaları da kadınların ve feministlerin korkunç çatışmaların ortasında bile diyalog ve bağlantı anlamına gelen “köprüleri” kurma ve devam ettirme kapasitelerini araştırmaya adanmıştı.
En umulmadık ve katlanılmaz şeyler, insanın kafasına balyoz gibi iner. Ülkede Balyoz Operasyonu’nun başladığı sıralarda benim kafama balyoz gibi inen başka bir gelişme vardı. Pınar’ım, uyanıkken gördüğü bir kâbusu andıran ‘Mısır Çarşısı Davası’nın içine çekilmeye çalışılıyordu bir kez daha. On iki yıl ve iki beraat sonrası bir kez daha. Sayısız rapor “bomba değil, gaz kaçağı” demişken, Pınar bomba ya da gaz kaçağı olmasıyla bile ilgisi olmayacak bir yerde başına örülen bu komployu televizyon ekranlarında izlemişken bir kez daha.
Bu yazı, yirminci yüzyıl başı Osmanlı toplumundaki barış hareketinin tarihine mütevazı bir adım; daha doğrusu, bu alanda yapılacak çalışmalar için bir eylem çağrısıdır. Yazıda, Zabel Yesayan’ın çoğunlukla göz ardı edilmiş bir eserini, Pavagan E’yi (Yeter!), onun militarizm ve ırkçılık karşıtı duruşunun bir manifestosu olarak okumaya çalışacağım. Pavagan E ilk kez 1922 yılında Viyana ve Berlin’de Arek (Güneş) dergisinde tefrika halinde basılmış daha sonra 1925’te İstanbul’da yayınlanan Yerp Aylevıs Çen Sirer, Koğı, Vebı derlemesinin ikinci baskısında yer almıştır. Muhtemelen 1912 yılında kaleme alınmış olan bu hikâyede Zabel Yesayan, Birinci Balkan Harbi özelinde savaşa ve militarizme karşı tepkisini dile getirmiştir. Bu yazıda Pavagan E’yi Yesayan’ın yaşamöyküsü, eserleri ve barış aktivizmi bağlamında okuyarak, Yesayan’ın feminist antimilitarist düşünce ve hareketin öncülerinden bir Osmanlı Ermeni aydını olduğunu göstermeye çalışacağım.
Mirjam Hader Meerschwam, bu makaleyi kendisinden Gazze saldırısı ve İsrail-Filistin sorunu üzerine fikirlerini içeren bir yazı talep etmemiz üzerine kaleme almıştır. İsrailli feminist yazar bu yazıda İsrail’deki politik ve askeri gelişmeleri toplumun militer yapısı içinden anlamlandırmakta; üyesi olduğu New Profile örgütünün bu gelişmelerle ilgili yorum ve bakış açısını iletmektedir.
Yazar, İsrail’in militer ortamında ordunun ve askerlik görevinin “topluma bir katkı” olmadığını düşünmenin zorluğundan bahsetse de gün geçtikçe daha çok İsraillinin vicdani/ideolojik/ekonomik nedenlerle askeri görevin gerekliliğine inanmadığını belirtmektedir. Bir İsrailli olarak İsrail’in baskıcı politikalarına karşı durmayı içinde bulunulan kültürü eleştirel olarak algılayabilmeye bağlar ve “herkesin kendisi hakkında düşünmesi, masum olmayabileceğini öğrenmesi” gerektiğini vurgular.
Rela Mazali “Etnikleştirilmiş Silahlar ve İsrail’de Feminist Antimilitarizm” adlı makalesinde İsrail’de bir Yahudi olarak kendi gözlemlerinden ve deneyiminden yola çıkıp kendisinin de bir parçası olduğunu söylediği egemenliği sorguluyor. Yahudilik kimliğinin nasıl karmaşık ve çelişkili süreçler içinde kurulduğunu ve militarizmin nasıl bu kimliğin kurucu unsurlarından biri olduğunu gözler önüne seriyor. Tüm bunları yaparken ise okurla gerçekten ve herkes için özgür bir dünya kurmanın yollarını ve kendi feminist antimilitarist bakışını paylaşıyor.