Zülal Nazan Üstündağ, bu makalesinde barış/çözüm sürecine referansla, AKP ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin barış ve çözüm konusunda nasıl ve hangi alanlar üzerinden farklılaştıklarını anlatıyor. Geçtiğimiz dönemde açıklanan demokrasi paketinin anadil konusunu, kadınların, yoksulların, Müslüman olmayanların sorunlarını ve gündemlerini ele alış biçimiyle sorunlu olduğunu ve çözüm sürecini zora soktuğunu söyleyen Üstündağ, bu paketin aynı zamanda AKP ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin barış ve çözüm anlayışları arasındaki farka da işaret ettiğini belirtiyor. Yazıda bu farkın kendini belli ettiği şu üç alandan bahsediliyor: Batı ve Güney Kürdistan’ı da kapsayacak şekilde ortaya çıkan Kürt Ortadoğu siyaseti ile AKP’nin “model” olmak üzerinden geliştirdiği dış siyaset; cinsiyet mücadelesi anlayışındaki derin uçurum ve iktisadi ve toplumsal yapılanmada kendini gösteren farklı projeler.
Bu yazıda, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü ve barışın inşa edilme sürecinin toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirilmesi gerektiği ve kadınların söz konusu sürecin aktif özneleri oldukları öne sürülmektedir. Milliyetçilik, militarizm ve bizzat savaşın kendisi cinsiyetlendirilmiş süreçlerdir. Dolayısıyla savaşa yol açan koşulların ortadan kaldırılması ve barışı inşasını mümkün kılacak süreçlerin hayata geçirilmesinin de toplumsal cinsiyete duyarlı olması gerekir. Milliyetçiliğin, militarizmin cinsiyetlendirilmiş süreçler olması sadece algı dünyalarıyla ya da kültürel süreçlerle sınırlı etkide bulunmaz; savaşın tahribatlarından kadınlarla erkeklerin farklı şekillerde etkilenmelerine de yol açar. Dolayısıyla savaşın etkilerinin cinsiyete göre de ayrıştırılması önem taşır. Öte yandan kadınların sürece özneler olarak katılmalarının tek gerekçesi savaşın tahribatının kadınlar açısından da saptanması ve bunları telafi edecek politika ve programların oluşturulması ile ilgili değildir. Barış, yeni ve farklı bir toplum tahayyülünü gerektiriyorsa, kadınların özneler olarak katılımı zorunludur. Kaldı ki kadınların devletle, milliyetçi kurgu ve projelerle, militarizmle ilişkilenme biçimleri erkeklerden farklıdır ve sürece farklı bir bakış açısı sunabilirler. Nitekim, ülkemizde de durum budur. Bugün kadınların barış sürecine eklemlenmeleri ulusal popüler düzlemde esas olarak annelik söylemi üzerinden yürütülüyor olsa da gerçekte 1990’lı yılların sonlarından bu yana yaklaşık on yıldır kadınlar yoğun bir şekilde bir araya gelmenin koşullarını yaratıyorlar. Bu buluşmalar önemli bir deneyimin birikmesine yol açtı.