Akademik özgürlük, sık sık üniversite üyelerinin kabul görmüş haklarının ihlallerini kınamak için başvurulan, anlamı aşikâr bir terim olarak görünse de, aslında uygulaması sınırlı ve anlaşılması zor bir kavramdır. Yüzyılın başında Birleşik Devletler’de akademik özgürlük yalnızca kamu yararı için gerekli bilgiyi üreten ve aktaran fakülte üyelerine ilişkin olarak kullanılıyordu. O zamanlar bu pratik hemen hemen hiç bilinmediğinden, yalnızca kadrolu fakülte üyelerini ilgilendiren bir konu değildi. Akademik özgürlük; iktidar ile bilgi, siyaset ile gerçek, eylem ile düşünce arasındaki çatışmaları bunlar arasına keskin bir ayrım çizerek -ki bu ayrımı korumak hep güç olmuştur- çözmeyi amaçlıyordu. Bu noktada, basmakalıp bir tanım vermektense, bir akademik hak teorisi olarak ve bunları koruyabilecek bir pratik olarak akademik özgürlük kavramını zora sokan bazı sorunlara değinmek istiyorum.
Devamını Okuyun