Mutlu Kaya Sesi Çok Güzel (Fox TV, 2015) yarışmasına katıldıktan bir ay sonra başından vurularak yoğun bakıma girdi. Bu yazıyı yazdığım sıralarda hâlâ makineye bağlı olarak nefes alıp veriyor. Hayata…
Televizyon, ne kadar eleştirel yaklaşırsak yaklaşalım, hepimizin hayatında belirli bir zaman ve yer kaplıyor. Yeşim Usta Araf adlı filminde televizyonun umut ve ihtimaller sunan bir makine olarak insanların hayatlarını şekillendirme kapasitesini anlatıyor. Feyza Akınerdem “Bir İhtimal Daha Var mı? Zalim İyimserlik ve Televizyon” başlıklı yazısında Araf üzerine bir denemeyi kaleme aldı.
Nükhet Sirman, Kürtlerle Dans başlıklı yazısında ekranların popüler dizisi Sıla’yı ele alıyor. Sirman’a göre “Sıla”, Kürtler ve Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı coğrafyayı oryantalist bir perspektiften ekrana taşırken Kürt kimliğini erotize ediyor, bir yandan lanetleyip bir yandan yücelterek ötekileştiriliyor. Dizinin kadınların ezilmişliğini gündeme getirme gibi bir iddiası olduğu düşünülürse “törenin çıkmazında yaşanan aşk”ın “Sıla”daki temsili toplumsal cinsiyeti etnik ayrımcılığın bir aracı haline getiriyor.