“Öyle mıncır mıncır tabağındakilerle oynaşarak, peçeteleri konfeti yaparak geçmez bu hayat…”
Sigara katranı sesiyle böyle buyurdu masanın karşısındaki kadın. Kaçın kurası kadın. Zamansızdı ifadesi, mürdüm rengine boyalı dudakları, kalın sürmeli gözleri, pırltılarla ve tabaka tabaka boyaylı kaplı cildiyle her çağa ait olabilirdi. Kimseye müdana etmemekle kazanılmış tek kişilik bir özgürlüğe sahipti ne de olsa. Yıllanmış yalnızlığına kimseleri buyur edemeyecek kadar bencil, ölüme yakın duran yanıyla da hayata fazlasıyla sakildi.
“…İşten ayrılman gerekiyor.”
Yerdeki lekeler ilişti gözüme. Taşın üzerinde iz kalmış, özel bir temizleyici almak lazım. Yarın gelir bir güzel temizle…
“Beni duydun mu, Esat? Portekizli bir kadroyla devam edeceğim çalışmaya. Bugün buradaki son günün.”